Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
Uncategorized

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Cevapları Sayfa 162

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Sayfa 162 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Cevapları Sayfa 162

izine bir çekirdek, bir tohum tanesi atın, size yüz katını vereyim, küçük bir fidan dikin kocaman bir çınar vereyim! Evler kurun, temel olayım! Üreyin, çoğalın, hepinize güzel bir barınak olayım! Derinim, yükseğim, büyüğüm, ucum bucağım da yok… hepinize yeterim ben..” Sen de bana insanlar savaşmadan yaşayamaz mı diyorsun Tolgonay. Bu bana bağlı değil ki. Siz insanlara, niyetinize, irade ve bilgeliğine bağlı. – Sevgili Toprak Ana, savaş, en çalışkan evlatları, en usta sanatçıları öldürüyor. İşte bunun için ben hayatım boyunca bu cinayetlerden, bu katliamdan nefret ettim, savaşa karşı geldim. İnsanlar savaş yolunu kapatabilirler ve bunu yapmak zorundadırlar diyorum. – Savaş olunca benim acı çekmediğimi mi sanıyorsun Tolgonay? Çok, çok acı çekiyorum savaşlarda. Ölen köylülerin güçlü kollarını özlüyorum hep. Tohum eken evlatlarımı yitirmiş olduğum için hep ağlıyorum. Onlar hiç gelmeyecek: Suvankul, Kasım, Caynak ve ölen bütün öteki askerler hiç gelmeyecek. Ben, işlenmeden, ekilmeden bekledikçe, ya da yetiştirdiğim buğdaylar toplanmadan oldukları yerde kaldıkları zamanlar, o gelmeyenleri çağırırım: “Nerdesiniz çiftçilerim? Nerelerdesiniz? Hadi, kalkın gelin, yardım edin bana! Boğuluyorum, ölüyorum evlatlarım. Yetişin, kurtarın beni!” derim. Ah, ah Suvankul çapasını kavrayıp gelebilse, Kasım biçerdöveriyle, Caynak arabasıyla çıkagelselerdi!.. Ama sesime ses vermiyorlar. – Bu güzel sözlerin için sana teşekkür ederim Toprak Ana. Biliyorum, sen de onlar için üzülüyor, onları hasretle anıyorsun. Tıpkı benim gibi onlar için gözyaşı döküyorsun. Sağol Toprak Ana, sağ ol! Tolgonay, geliniyle birlikte hem acısını yaşar hem çalışmaya devam eder. O zor günlerde atlardan üçü çalınır. Bu büyük bir kayıptır. Tolgonay pes etmez. İnsanlara yiyecek sağlayabilmek için anıza bırakılan küçük bir tarlayı ekip biçmeyi ve ürünü aileler arasında paylaştırmayı planlar. Yetkililer bunun kurallara uygun olmadığını söylerler. Sonunda sorumluluğu kabul etmesi şartıyla Tolgonaya istediği verilir. Aşağıda Tolgonay’ın toprağa ekme planını gerçekleştirmek için gösterdiği çabanın anlatıldığı bölümü okuyacaksınız. Benim için mesele sorumlulukta değil, tohum bulmakta idi. Tohum olarak ne varsa ekilmiş, bütün kolhozda bir avuç tohumluk kalmamıştı. Nereden tohum bulurum diye gün boyu, geceler boyu kafa yordum. Sonra ekibimin genç yaşlı bütün çalışanları ile aile toplantısı diyebileceğim bir toplantı yaptım. – Bu işin üstesinden nasıl geleceğimizi iyi düşünelim, dedim onlara. Bugüne kadar ektiğimiz tarlalardan kaldıracağımız ürünlerden elimize bir şey geçmeyecek, bunu böylece bilin. Ürünün hepsi cepheye ayrılacak, az bir şey kalırsa o da tohumluk olacak. Ama şimdi biraz tohum bulursak onu kendimiz için ekebileceğiz, sonunda kalabalık ailelere, ihtiyarlara, yetimlere yiyecek yardımı yapabileceğiz. Eğer bana güveniyorsanız ben de bütün sorumluluğu üzerime alırım. Şimdi öyle bir durumdayız ki söylediğim tarlayı ekmek için herkes en kıymetli hazinesini vermek zorundadır: Heybelerin, çuvalların dibinde kalan birkaç avuç buğdayını herkes verecektir. Bana kızmayın, küçücük ve hiç doyurmayan lokmalarımızı daha da küçülteceğiz, belki açlıktan karnımız kazınacak ama hasat zamanına kadar süt içerek ayakta kalabiliriz. O zaman, bir vermişsek yüz alacağız. Hadi, son bir gayret daha dostlarım, sıkın dişinizi! Kendiniz için, çocuklarınız için bu fedakârlığı, bu kahramanlığı gösterin. Bir ana olarak söylüyorum ki hiç pişman olmayacaksınız. Ekim mevsimi geçmeden bana yardım edin. Toplantıda herkes bana hak vermiş, destek vermişti, ya da ben öyle anladım. Ama bu kararı uygulamaya geçince kolaylık görmek şöyle dursun korkunç bir mücadele başladı. Benim için en güç olanı, çok çocuklu aile analarının sokakta bas bas bağırarak her şeye lânet okumaları idi: Savaşa da, yaşadıkları hayata da, çocuklara da, kolhoza da, bana da lânet okuyorlardı. Her şeye rağmen yürekleri parça parça olsa da, hemen hemen hepsi varını yoğunu verdi: Kimisi on kilo, kimisi bir avuç. Biliyordum, görüyordum ki son yiyeceklerini veriyorlardı ve ben de tereddüt etmeden alıyordum. Hepsini alıyor, avuç avuç çuvallara dolduruyordum. Arabayla ev ev bütün köyü dolaştım. Yalvardım, yakardım, bağırıp çağırdım ve ellerinde ne varsa aldım. Bu çok zor işi yaparken bir tek düşünce bana teselli veriyordu: Sonbaharda hasadı kaldırdığımız zaman, bir avuç buğday verenlerin en az yirmi kilo buğday alacak olmaları. O günlerde sevgili komşum Ayşe’ye nasıl davrandığım da hiç aklımdan çıkmıyor. Ayşe hastalıklı bir kadındı. Kocası Camanbay savaştan önce ölmüş ve o da genç yaşta dul kalmıştı. Akrabası yoktu, hastaydı ve biricik oğlu Bektaş’la oturuyordu. Ağrılardan kıvranmadığı zamanlarda kolhoza ya da sebze bahçesine gider, çalışırdı. Bir ineği de vardı. Oğlunu büyütüyor, kıt kanaat geçinip gidiyordu. Bektaş, henüz çocuk olmasına rağmen çalışmaya başlamıştı ve çalışkan, iyi bir insan olacağı anlaşılıyordu. O gün tohumluk buğdayı Bektaş’ın kullandığı araba ile topluyordum. Onların evi önüne gelince Bektaş’a sordum:

  • Cevap:

9. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Sayfa 162 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

☺️ BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Yorum Yap

** Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!