Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 361

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 361 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 361

Aşağıda verilen metni okuyunuz. Soruları metni göz önünde bulundurarak cevaplayınız. (Alıntı metnin aslına sadık kalınmıştır.)

MEHMET ÂKİF ERSOY
(…)
Geç meşhur oldu.
Ortaya çıkmak için beklemeyi bildi. Otuz sene kendini aradı. Otuz yaşında ölseydi edebiyatta Âkif diye biri yoktu.
Esrarengizliğe gelince, Âkif’in şiirleri zulmet parçası olma iddiasında değildir. Ve nazmındaki katilik loşluğa imkân bırakmadı. Ancak loşluğu o; yer yer nazmının sesine soktu; bu sesten bazen parça parça bir karanlık yükselir. Onun şiiri onun nazmıdır; bu nazımdaki şahsi sestir ve bu seste hıçkırıktan diş gıcırtısına kadar var. Sonra bu ses manzumelerinde yalnız satıhla titremez, şiirlerinin yüreğinden kopar. Nazmı bir kalp meselesidir; bizzat nazmı bazen düşünce, bazen duygudur.
Sonra, mısralar kati çizgileriyle çok düz olmalıydı; fakat o, kımıldayan nazmıyla, sürpriz olan kafiyeleriyle bu mısraları râkit [durgun] olmaktan kurtardı; kafiyelerinin en hatıra gelmeyenini buluyordu: Ve mananın bu kafiyeye muhtaç olduğuna, okuyanı inandırarak.
Kafiyeleri, nesirde secî tatsızlığıyla mütenazır [bakışır] olmaktan kurtarmanın hurda hilelerini biliyordu.
Şiirleri sessiz okunamaz; halbuki o, şiirlerini susarak gözleriyle, kalemiyle yazıyordu, bazı şairler gibi yüksek sesle okuyarak değil. Öyleyken nazmının karşısında sesiniz çıkmak ihtiyacını duyar. İstiklal Marşını, Çanakkale şiirini, Balkan Harbindeki şiirleri gözle okuyamazsınız.
Âkif her şeyden evvel büyük nâzımdı; bu, onda hem bir mizaç hem bir azimdi. Ve bu azim onda bir kibir, bir izzet-i nefsti, ifadeyi ilk şekliyle kabul etmiyordu. Şiir yazması bir işkenceydi. Aruz, üstüne üç tel gerilmiş bir tahtaydı; Âkif bu tellerde uyuyan ihtizazları [titreşimleri] bir rüyayı yakalayamayacağına korkan sinirli ellerle saatlerce, aylarca, hatta senelerce arıyordu. Ve nazmı, yalnız onun şahsına mahsus bir musiki aletiydi; bunu, yalnız o, bütün vücudunu parmaklarına toplayan ellerle çaldı.
Onu hem çok büyük nâzım yapan, hem çok büyük şair yapmayan şey, sanatın büyük rüyasını gözleri açık olarak görmek istemesidir. O büyük rüya ki bazen uykunun gafletine, bazen maraziliğin hummasına muhtaçtır; Âkif bunu istemiyordu. Sanatta izah edemeyeceği güzelliğe kendini kaptırmadı ve onun için yazısı çok mekanizmadır.
Nazmında vezninin ve kafiyenin rolü büyüktür. Fakat o, şiirini veznin ve kafiyenin tesadüflerinden çıkan muvaffakiyetlerle yazmıyordu, karar verdiği şiiri mevzusundan sapmayarak yazıyordu.
(…)
Mithat Cemal Kuntay, Mehmet Âkif Ersoy, Alfa Basım Yayım Dağıtım, İstanbul, 2018.

  • Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.

9. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 361 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

☺️ BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Yorum Yap

** Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!