10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 403 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 403
Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Kalp Ağrısı
Bu sabah kar yağacak kadar soğuktu. Hakikat, öğleden sonra tül kadar zarif ve ince bir beyaz tabaka bütün çıplak ovayı sardı; rüzgâr oynak bir nefes gibi yerlerden karları üflüyor; havada beyaz bir toz tabakası uçuruyordu. Bana, iç içe, şeffaf toz ufuklarıyla bölünmüş gibi gelen mütemadi beyaz ve ince bir hareketle kımıldayan ovaya uzun uzun gitmek arzusu geldi. Elime bir baston aldım, uzandım; gittim, gittim; kulaklarımda, gözlerimde soğuk fakat hafif rüzgâr, şaka eder gibi, bana bir şey söylemek ister gibi beyaz, soğuk tozlarını püskürerek dolaşıyor. Ben bir şey düşünüyorum. Tabiatın hareketi ve beyaz raks arasında gidiyorum, gidiyorum. Bir haftadır bir nebat, bir ihtiyar gibi sakin ve mütemadiyen uyku zamanını bekleyen bir halim vardı. Bugün içimde genç ve uyanık bir kuvvet çekişiyor, fakat bu kuvveti hiç uyandırmak istemem. Gözlerini açar açmaz bir dakikanın saadeti arkasından bitmez tükenmez faydasız ıstıraplar getirir.
Eve dönerken uzaklardan trenin düdüğünü duydum. Kulaklarım o kadar rüzgârın dedikleriyle, uzak dalgaların çağlayan ahengiyle meşguldü ki, hayatın gündelik hakikatlerine davet eden bu düdük içimde bir şey yırttı. Saffet’i almak için istasyona yetişmek imkânı kalmamıştı. Fakat o eve gelir de beni bulamazsa arkamdan gelecekti. Oynak, şeffaf, uçan kar tozları arasında Saffet’in şişman gölgesini arayarak geliyordum. Eve yaklaşırken iki aydan beri ilk defa dudaklarımda şarkı söylemek için kımıldayan bir şekil hissettim.
Kapıyı Nesrin açtı ve sırıttı.
— Yukarıdalar, dedi. Demek Saffet gelmiş, sobanın önünde ısınıyordu. Merdivenleri ikişer ikişer atlayarak çıktım, kapıyı ittim, girdim.
— Seni tembel, seni… diye başlamak istiyordum. Vücudumun soğuktan, sahradan topladığı bütün kudretle kalbim çarptı, kapıya dayandım kaldım.
Azize’nin küçük yüzü gömülmüş gibi duran kocaman kürkünü çıkarmak için eğilmişti. Kalpağında, henüz çıkarmadığı asker paltosunun kürklerinde, hattâ kirpiklerinde karlar toplanmıştı. Evvelâ beni o gördü, beyazlanmış kirpiklerinin arkasında sarı gözleri parladı zannettim. Azize bir kolu çıkmış, bir kolu kürkte üzerime atıldı:
— Seni hiyanet seni, haber vermeden kaçarsın ha, biz seni işte böyle buluruz.
— Saffet’ten mi haber aldınız?
— Tabiî, ben sende bir hafta kalacağım. Hasan da burada bir asker arkadaşının evinde kalacak, tüfeğini, köpeklerini getirdi, av yapacak. Saffet ne tuhaftı görsen, gece on buçuktan fazla oturmamak şartıyla bize buraya gelmeye lütfen izin verdi. Sende bir uykusuzluk hastalığı mı varmış ne imiş. Ama çok iyileşmişsin Zeynocuğum.
Onları görmek de bana bilmem neden bu kadar hoş geldi. Üçümüz sobanın etrafına dizildik, baş başa, burun buruna, onlar bana şehir dedikodusu anlattılar ve onları dinlerken Saffet’in ilk defa olarak mutadı olan trenle gelmediğinin farkına vardım.
Gece dokuzu geçiyordu. Saffet’ten bir telgraf geldi “Bu akşam gelemeyeceğim, ilâcınızı almanızı, erken yatmanızı rica ederim.”
Bu telgrafa hep birden güldük; Azize:
— Sende hiç de hasta hali yok, Saffet amma da izam ediyor. İsabet, gelmiyor. Bu akşam gece on ikiye kadar otururuz.
Hasan Bey başını salladı:
— İntizam ve itiyadı bozmamaya söz verdik. Azize, ben saat onda gideceğim.
Meğer benim sıkıntılı, manâsız bulduğum küçük havadisler, gülünç dedikoduların hayatta yeri varmış anlatırken Hasan Bey de, ben de o kadar gülüyorduk ki…
- Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.
10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 403 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.