Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
Uncategorized

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Cevapları Sayfa 97

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Sayfa 97 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Cevapları Sayfa 97

Usta ağzını keskince çarpıtıp yine güldü, bir bulutluluk ardından gözledi oğlanı:
“Şimdi…” dedi, “birazdan iş teslim edeceğiz mağazaya… O zaman.. Hakkı Bey verecek haftalığı, biz de İsmâl Ustana vereceğiz. Tamam mı?”
Oğlanın yüzü aydınlandı:
“Tamam!” dedi.
Hiç durmadı döndü gitti sonra.
(…)
Çayın son yudumunda kalfalar geldiler, yerlerine oturdular.
Saat üç olunca kalıptan çekilmiş son sekiz çifti dizelediler: Usta deri önlüğünün üstüne damalı ceketini giydi, bitenleri kargı sepete doldurdu; çıktı.
Arazöz demin caddenin bir başından girmiş, bir başından çıkmıştı; taşlar ıslak ıslak parlıyor, sıcaktan tütüyordu. İki yanda iki sıralıklı ağaçlar toza boğuktu.
Kavaflar içine saptı, acelesiz yürüyordu: “Altmış dört çift yapıldı. Yüz yirmiden ne eder? Bir liradan olsa, altmış çiftimiz altmış lira. Yirmi kuruşumuz var geride; altmış tane yirmi kuruşumuz.”
Hakkı Beyin çocuk irisi çırağı mağazanın vitrin camını siliyordu. Tam karşıda büyük bir resimden bir kadın oturmuş ayakkabı giyiyordu;
(…)
Tam içeri girecekken, kadına baktı; kadın da ona, bomboş gülümsemesini sürdürdü.
Camı silen çocuk,
“Meraba İbram Usta.” dedi.
“Meraba İsmet!”
Kadın gözlerini çevirdi ondan.
Usta, mağazadan içeri girdi, gözlerini loşlukta dolaştırdı: Hakkı Bey kasadaydı. İncecik, kupkuru, resim yüzlüydü. Ustaya kaşlarını birleştirerek baktı, tedirgin tedirgin soludu yerinde.
Usta kolundaki kargı sepeti indirdi, yere bıraktı:
“Hepsini getirdim” dedi. “Dört glase kapalı, öbürleri açık.”
Hakkı Bey sarkık dudağını çekti, emdi. Yeniden soludu. Usta o soluğu yüzünde duydu.
“Bakayım şu son yaptıklarına.”
Kasadan elini uzattı: uzun, bir deri bir kemik parmaklarını açtı. Usta bir çift açık piyantayı çıkardı, gösterdi. Hakkı Bey, inceden inceye inceledi çifti; altdudağını bıraktı, sarkıttı.
“Eh.” dedi, “eh, bir dereceye kadar. Fakat makineninkilere benzemiyor hiç.”
Ustanın rengi çözüldü.
“Benzemez de” dedi. “Bu, bizim ellerimizden çıkma, makineden değil.”
“Öyle ama.. Makine çiftini doksan beşe indirdi, siz hâlâ yüz yirmi desiniz..”
Araya bir suskunluk düştü. Usta yutkundu, ellerini açtı, kapadı.
“O makine” dedi. “Makine. O doksan beşe de yapar, seksene de.. Hatta yarım kâğıda da. Makine o çünkü. Yemek yemez, su içmez..”
İçini çekti. Dokunsalardı bir.
“Sonra..” dedi, “sonra çoluk çocuk. Biz insanız da. Makine öyle değil ki. Yemek yemez, su istemez. Sonra çoluk çocuğu da yok hiç.”
Falçata çizgili ellerini kavuşturdu.
“Biz.” dedi, kaldı.
Kırmızı entarili bir genç kız vitrindeki süslü papuçları gözlüyordu; bir ara içeriye de baktı. İsmet, sile sile, camdan kıza doğru sokuldu, kız hemen azıcık uzaklaştı.
Hakkı Bey,
“Bilmem,” dedi, “bak, açık açık söylüyorum ben, darılmaca, kızmaca yok. Biz de insanız tabii, biz de ticaret yapıyoruz. Kazanmak varken. Değil mi? Bu yüz yirmi beş, ağır geliyor. Onu dokuzu bu. Sen evvel eski adamımızsın.. Sonra. İyi işçisin de. Seni kaybetmek istemem. Eğer makinenin fiyatına.. Bak iyi düşün taşın. İşine gelir de elverirse.. yapabilirsen.. Mesele yok. Yine devam.”

  • Cevap:

9. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Sayfa 97 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

☺️ BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Yorum Yap

** Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!