9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Sayfa 252 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Cevapları Sayfa 252
1. “Çok gezen mi, çok okuyan mı bilir?” cümlesi hakkında neler düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi sözlü olarak paylaşınız.
- Cevap:
2. Gezilip görülen yerlerle ilgili tüm ayrıntıların verilmesinin doğru olduğunu düşünüyor musunuz? Niçin?
- Cevap:
O içe dönük Batı şehri Bern, mizacıma çok uygundu. Eski, gün görmüş bir metropoldü kendi halinde. Sessizdi, yalnızdı, kapanıktı içine… Gölgelere doğru uzar giderdi yolları, hiç bitmeyecekmiş gibi, hiç… Beni de birlikte zamanı sürüklerdi peşinden. Kemerli yollarında dolaşmaya doyamazdım. O eski dükkânları, eski sanat eserlerini, ortaçağı yaşamış o sessiz akan çeşmelerini unutamayacağım. Ormanları, ağaçlıkları, yeşillikleri de sonsuzdu. Onlar da yalnızdılar; göklerle, dağlarla baş başaydılar, benim gibi. Alplerin karlı gölgeleri vururdu üstlerine, ak tepelerle, dik yamaçlarla çevriliydi çevre yanı. Paul Clee yıllarca bu yeşillikleri yaşamış orada, ormanlar içinde gezip yaratmış. Sayısız ressamlar, sanatçılar, yetiştirmişti bu belde, nice sokaklara, caddelere onların adları verilmişti. Arada hikâyelerini de okurdum kimilerinin, o yeşil yollarda birlikte dolaşırdım onlarla. İşte bir anda ayrıldım hepsinden.Venedik’i trenden iner inmez sevdim. Günlük güneşlikti sokaklar. Daha otelimize varmadan dünyayı değişmiş buldum birdenbire.Ben de herkes gibi önce San Markus Meydanına koştum. Avrupa’nın en büyük meydanıydı burası; geniş, ışıklı ve renkli; güvercinlerin çiçeklendiği bir bahçe. Deniz bir yanda, tarihten kalma yapılar bir yanda; Palasso Ducale’nin rıhtımından San Giorgio kilisesinin kubbeleri görünüyor. Basilica’nın önünde binyüz yıldan beri insan kaynıyor. Sol yandaki çan kulesinden bir tunç çekiç her saat başı gökyüzüne ölümsüz bir zamanı mıhlar gibi.Açık, geniş, yüze gülen bir yer, her şeyden önce. İnsanlar omuzlarına konan güvercinleri okşuyorlar; konuşuyor, gülüşüyor, cıvıldıyorlar durmadan. Kimi Basilica’nın ön cephesindeki mozayiklere dalmış, kimi Canal di Narco’ya çevirmiş gözlerini, kimi de Doge’lar sarayının dantellerini inceliyor.Eski kilisenin mozaikleri nasıl parıldıyor altın altın. Meydanın bir köşesini de onlar aydınlatıyor, diyorum. Daha başlarken yumuşacık, geçmiş günlerin, zenginliklerin anısı bu ışık. Ama, kalabalığa yabancı, onu görmezlikten geliyor sanki, siliveriyor incitmeden.
BİLGİ SANDIĞI
Gezi yazıları, metin boyunca okuyucuyu; yazıyı kaleme alan gezginin gözlem ve hayal dünyasında yaşatır.Önce bu nemli kiliseyi, sonra da Doge’lar Sarayı’nı gezdim. Kilisenin ön cephe mozayiklerinde San Mar cus masalını canlandırmışlar: Ölüsünün İskenderiye’den, Venedike kaçırılışı, burada törenle karşılanışı, bu adına kurulan tapınağa gömülüşü, adım adım izlenebiliyor. Süslemeler, altın parıltıları, ölçülerdeki uyumu, güzelliği bozmamış. Yapı klasik zevkin şiiri içinde pırıl pırıl.İçerisi Ayasofya’nın küçüğü sanki, Bizans’ın bütün ışığı-karanlığı bir araya getirilmiş burada; duvarları bütün renkli mermerlerle kaplı, yeşilli, mavili, kırmızılı taşlar eski tabloların havası içinde. Belli ki okşanmış bu mermerler, sevilmişler, seçilmişler, onları da bir sanat zevki sıralamış duvarlara.Gotik pencereler güneşe bakıyor. Ama ışık yere kadar inemiyor hiçbir yerde, tapınağı dolduran koyu gölgeler emiyor onu. Bu pencerelere, renkli camlara bakarken camilerimizden, mescitlerimizden gelme bir şeyler görür gibi oldum; bu tatlılık ve derinlik hiç yabancı gelmedi bana. Elbette bizim zevkimiz, duyarlılığımız da buralara kadar geldi bir zaman, doğu işçiliğinden, bir şeyler esti buralara da, belli bu.
9. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Sayfa 252 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.
