9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Sayfa 235 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Cevapları Sayfa 235
lamamıştık da ondan. Tekrar tekrar okudukça Necatigil’in şiirlerinde kişiliğindeki özelliklerin yansıdığını gördüm. Anlamını, gizliliğini ilk bakışta göz önüne dökmek istemeyen, tanındıkça, yakınlaştıkça sevilen bu şiirler de şairi gibiydi. Onun için, yaşama bir yüktü, kaldırıp atılması kişinin elinde olmayan bir baş belası gibiydi. Belki de geçip giden, akıp kaybolan bir düştü. “Bir gün gelir şahit ister-Bu yollardan geçtiğine” diyebilen adamdı Behçet. Necatigil’le dost olmak çok zordur. Bilmem nasıl bu zorluğu alt edebildik. O sıralarda şair, ressam ve yazar arkadaşların sık sık buluştuğumuz, kahvelerde, pastanelerde Behçet de sessiz, içine çekilmiş haliyle yanı başımızda olurdu. Kendine göre özellikleri vardı. Hepimizden ayrıydı bir bakıma. Sanat dedikodularından hiç hoşlanmıyor, kimsenin arkasından konuşulmasına dayanamıyor, düşüncesini, görüşünü açıkça, insanın yüzüne karşı söylemekten kaçınmıyordu. En güzel şiirlerinden bazılarını o 1945 ile 46 yıllarının avarelik, başıboşluk günlerinde yazdı. Pek çoğunun doğuşuna, olgunlaşmasına tanık oldum. Onun iç dünyasında nasıl soluk aldığını, yoksul semtlerin kasvetli geceleri boyunca dolaşmalarını, o meydanlarda, iskelelerde, gazinolarda, parklarda, biçare insan toplulukları içinde, bir köşede unutulmuş, bırakılmış genç kızları, nineleri, garipleri, huzursuzları dost edindiği, kendine yakın bulduğu bir dünyaya katılmaya çalıştım. Ben de çok defa o çeşitten gecelerde, o çeşitten insanlarla dostluk etmekten hoşlan- mıştım. Sayısız yoksul semtlerin, sokakların bildik havasına kendimi bıraktığım olmuştu. Ne şiirlerine, ne de kişisel dünyasına yabancılık duymuyordum. Her mısraı içimde yankılar uyandırıyordu. Kopamayan, kopamayacak bağları çevremde duyuyordum: “Bir sürü bağlarla çevrilmişsiniz.-Koparıp da başlamanız mümkün değil hayata-Karanlık kaderlerin kurbanı-Kaldınız ortalarda.” Ya da: “Gittikçe kararan bu dünyadan-Canım siz de bu şekilde geldiniz”.. Necatigil için çok şey yazılabilir. Az konuştuğu, gevezelik edenleri Karagöz ve Hacivatlık’la suçlandırdığı, ama bir kere coşup da konuşmaya başlayınca karşısındakini yerden yere çarptığı, şiirlerini sokak fenerlerinin loş aydınlığında yazmaktan hoşlandığı, bir zamanlar kara gömlekli bir kız için heyecanlar çektiği, kocaman bir evin küçücük bir odasında yıllar yılı yaşadığı, numaracılardan, sanatı bir soytarılık diye kabul edenlerden iğrendiği, belki de öğretmenlikten gelen bir etkiyle birtakım geleneksel duyuş ve düşüncelerden kendini sıyıramadığı, sıyırmak istemediği söylenebilir. Uzun söze gerek var mı? “Hal Tercümesi”, “Tempora Mutantur”, “Geceleyin Erkekler”, “Barbaros Meydanı”, “Zor Geçit”… Bütün şiirleri hep bir yere götürür: Necatigil’in iç dünyasına. Odalarda biriken zehirler, dünyamızın ölü çizgileri, bir daha akmayacak ırmaklar, kişiyi eksilten sokaklar. Necatigil hepimiz adına duyuyor, yazıyor, geleceğe bırakıyor bu duyguları, izlemleri. İçimizden biri o. Ama en derinden duyanı, en derinden duyuranı. Kendi de bakın ne diyor kendisi için:
“Kader aynı kader, şu farkla Size işlemeyen şeyler Derinden yaşamakla İçerimde yer eder”
Okuduğunuz metin, Cumhuriyet Dönemi yazarlarından Oktay Akbal’ın on beş sanatçının hayatına dair izlenimlerini anlattığı Şair Dostlarım adlı eserinden alınmıştır. Metinde Behçet Necatigil ile ilgili bilgilere ve izlenimlere yer verilmektedir.
- Cevap:
9. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Sayfa 235 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.