9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Sayfa 234 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Cevapları Sayfa 234
1. Tanınmış kişilerin başından geçen olayları anlatan yazıları okumak ister misiniz? Düşüncelerinizi sözlü olarak paylaşınız.
- Cevap:
2. Dostluk, dürüstlük gibi değerlerin toplumsal hayatta insana ne gibi katkılar sağlayacağını düşünüyorsunuz?
- Cevap:
Gidecek yeri olmayan biri Aslanları görmeye parka gitti Aslanlar taştan O bir insan Nasıl anlaşırlar Anlaştılar. Behçet Necatigil’i bir zamanlar bu şiirdeki gibi, aslanları görmek için parka giden bir insan olarak, düşünürdüm. Daha hiç karşılaşmamıştık. Ne resmini görmüştüm, ne de kimse bana ondan bahsetmişti. Yalnız 1938 den beri dergi sayfalarında rastladığım “Bir Ölümden Kalanlar”, “Ayrılıklar” gibi şiirleri ilgimi çekmişti. O sıralarda Behçet Necati’nin yanı sıra bir de Ahmet Necati vardı. Hatta bazı arkadaşlarla dilimizden aylarca düşürmediğimiz “Karadenizde gemilerin mi battı-Ağzını bıçaklar açmaz” şiirini Ahmet Necati mi, yoksa Behçet Necati mi yazdı, diye tartıştığımız bile olmuştu. Doğrusu o yıllarda şiir alanının başka ünlü şairleri vardı. İlgimiz onlara karşıydı. Behçet Necati için düşlerimi fazla yormuyordum. Parka gidip mermer aslanlarla dostluk kuran insanın şiirini okuduğum ana kadar bu böyle sürüp gitti. Ondan sonra da Behçet’i hep bu şiirin taşıdığı anlam çerçevesinde düşünmeye başladım. Bir park kanepesinde oturup mermer aslanlarla dost olabilen, korkunç derecede dünyadan, insanlardan uzak bir kişioğlu. İçimizden biri işte. Behçet Necatigil’i tanıdıktan sonra bu dünyadan uzak insanı da elimle koymuş gibi tanıdık, bildik buldum. 1945’in sıcak mı sıcak yaz günlerinden birindeydik. Boğazı, limanı, Marmara’yı tepeden kucaklayan bir gazinoda üç beş sanatçı arkadaş oturmuştuk. Galiba orda olmayan birini, yalnız birini değil, ötekini berikini çekiştiriyorduk. Konuştuklarımız incir çekirdeğini doldurmaz birtakım gevezeliklerdi. Ama sıcak yaz gününün sıkıntısı, huzur yoksulluğu ancak bu gibi yerli yersiz konuşmalarla içimizden atılabiliyordu. İşte bu arada sessiz, çekingen genç bir adamın elini sıkmış, sonra gene büyük şehir sanat dünyasının dedikodularından birine başlamıştık. O genç adam masanın bir köşesine oturmuştu. Kimsenin ondan haberi yoktu. Bizim sanattan konuşma tarzımız, gereksiz gülüşlerimiz, saçma sapan esprilerimiz, başka şairlerle, sanatçılarla eğlenişimiz karşısında duyduğu şaşkınlık yüzünde okunuyordu. Hâlâ da bu halini değiştirmemiştir. O sıcak yaz günü aramıza karışan, sessiz, utangaç genç adam, şair Behçet Necatigil’in ta kendisiydi. O gün onunla çok bir şey konuşmadık. Zaten az konuşuyor, kendinden, şiirlerinden ise hiç söz açmıyordu. Anadoludan yeni dönmüştü. Uzunca bir ayrılıktan sonra şehrine kavuşuyordu. Sanat çevresine daha önceleri pek karışmamış, akıllı uslu bir öğrenci yaşayışı sürmüştü. Dünyayı, insanları kendi içtenliği ile seyrediyordu: “Üzerime çevrilen aydınlıklar içinden-Gece, beni kurtar” diye karanlığına sığınmak isteyen, kendi iç dünyasında yaşamaktan hoşlanan bir hali vardı. Necatigil ilk kitabını o yıl içinde çıkardı: “Kapalı Çarşı”. O kitabı okuduğum geceyi hatırlıyorum. Bir misafirlikteydim. Evin genç kızıyla birlikte şiirleri okumuştuk. İkimiz de önce bu şiirler pek zevk almamıştık.
9. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Hazırlık Ders Kitabı Sayfa 234 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.