9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 337 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 337
Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız. (Alıntı metnin aslına sadık kalınmıştır.)
REŞAT NURİ GÜNTEKİN
(25 Kasım 1889, İstanbul – 7 Aralık 1956, İstanbul)
Reşat Nuri’de edebiyata karşı ilgi çocukluk döneminde başlar. Lalası Şakir Ağadan dinlediği masallar ve Çanakkale’de ailece bulundukları çocukluk yıllarında okuma bilen hanımların bir araya toplanarak okudukları romanlarla tohumu atılan edebî zevk, babasının kütüphânesinde gördüğü kitaplarla zenginleşme imkânı bulur. O, edebiyata karşı ilk ilgisinin nasıl ve ne zaman başladığını şöyle anlatır: “Pek küçük yaşta babamın kütüphânesinde. Bir asker doktoru olan, birkaç parça kapkaçak ve bir iki yatak dengi ile, kedi yavrusunu taşır gibi, bizi vilâyetten vilâyete sürükleyen çok genç babamın nasıl bir kütüphânesi olabilirdi? Bu benim için hâlâ bir muammadır. Fakat vardı.” Üstelik bu kütüphâne İslâm ve Fransız klasikleri ile ve Edebiyat-ı Cedide’nin bütün eserleri ile doludur.
“O evde iken kitapları teklifsizce karıştırmak bana yasaktı; fakat yokken, onları kucak kucak ortaya yığarak altlarından girer, üstlerinden çıkardım. Pek az sonra, fare gibi onları kemirir, gizli gizli resimlerini keser ve boyarken, yine fare gibi burnumdan yakalandım. Gidiş o gidiş! Onun için uzunca öğretmenlik hayatımda etrafımdakilere tavsiyem daima şu olmuştur: Bırakın çocukları, kitaplar arasında oynasınlar. Ne pahasına olursa olsun” (Yaşar Nabi, Edebiyatçılarımız Konuşuyor, 1976, s. 24-25)
(…)
Mütareke yıllarında yazı hayatına başlayan Reşat Nuri, Batı Edebiyatı’ndan öğrenilmiş bir roman ve tiyatro tekniği ile, çeşitli hayat sahnelerini, Türk insanının sosyolojik ve psikolojik vaziyetini, Türkiye coğrafyasını edebî esere mekân yaparak işler. Ondaki insan sevgisi ve hoşgörü, olayların hicve ve sosyal tenkide ulaşması beklenen yönlerini, memleket manzaralarını, yumuşak bir üslûpta göstermeye hizmet eder. Bunun için de Reşat Nuri’yi, ideolojik bir cereyana bağlamadan memleket edebiyatı vücûda getiren bir yazar olarak düşünmek yerinde olur. Onda sanatın gâyesi, en müsbet mânasıyla insandır; eserlerinde insanların cıvıl cıvıl kaynaşması hissedilir. Nankörlüğün karşısında fazilet, gösterişin karşısında tevazu, kıskançlığın karşısında hoşgörü ile bize, kendi insanımızı sevmeyi öğretmiştir. Türk Edebiyatı’nın, Anadolu coğrafyası ve insanını böyle bir mizaç aracılığıyla tanımaya başlaması bir şanstır. Türk köylüsü, Reşat Nuri’nin kalemiyle kendi tabiî realitesi içerisinde sevimli çehresiyle edebî eserin bünyesine girer. Bu tavrıyla yazar, aydın zümre içerisinden Anadolu’ya, burada yaşayan insanı severek giden bir zihniyetin temsilcisidir.
Onun romanları her ne kadar hissî ve fikrî olmak üzere iki gruba ayrılırsa da, acıma ve sevme duyguları bu eserlerin tamamını birbirinden ayrılmaz bir bütün hâline getirir.
(…)
Büyük Türk Klasikleri C 12, Ötüken-Söğüt Yayıncılık, İstanbul, 1992.
- Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.
9. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 337 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.