9. Sınıf Tarih Ders Kitabı Sayfa 62 Cevapları Tuna Yayınları’na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
9. Sınıf Tarih Tuna Yayınları Ders Kitabı Cevapları Sayfa 62
Roma Devleti’nin buhranlı zamanlarında senato, konsüllerden birini geniş yetkilerle diktatör olarak seçerdi. Diktatör, altı aylığına seçilir ve yaptığı işlerden sorumlu tutulmazdı. İmparatorluk dönemini başlatan Oktavianus ise kutsal anlamına gelen Augustus unvanını aldı ve Roma tanrıları için Pantheon denilen bir tapınak (Görsel 2.23) yaptırarak meşruiyetini onlara dayandırdı. Bu dönemde tüm yetkiler imparatorda toplandığından senatonun etkisi azaldı.
İlk Çağ’da devletlerin meşruiyet kaynaklarından biri de soy dayanışmasıydı. O dönemin neredeyse bütün devletleri kutsal sayılan bir hükümdar ailesi tarafından yönetiliyor ve iktidar babadan oğula geçiyordu. Bu nedenle tahta çıkmanın en temel şartlarından biri hükümdar soyundan gelmekti. Öyle ki hanedan dışından biri devletin başına geçse de halkın gözünde meşruiyet kazanabilmek için kendini önceki hükümdarların soyuna bağlamak zorunda hissediyordu.
Roma İmparatorluğu’nda yönetme yetkisini kullanabilmek için asiller sınıfından gelmek gerekiyordu. Roma’da bu yetki şehrin ilk yerlileri olan Patricilerin elindeydi. Patricilerin evleri, arazileri, çiftlikleri ve sürüleri vardı. Devleti yöneten senato ve kuriya meclislerini onlar oluştururdu.
Gens (klan) denilen aileler hâlinde yaşayan patriciler, kutsal saydıkları ortak atadan geldiklerine inanırlardı. Sayıları üç yüzü bulan genslerin başında bulunan reisler senatonun doğal üyesiydi. Yönetim gibi askerlik ve devlet memurluğu görevleri de patricilerin imtiyazındaydı.
Patriciler cumhuriyet döneminde pleb denilen halk sınıfına bazı haklar tanımak zorunda kalsalar da soya dayalı üstünlüklerini önemli ölçüde devam ettirdiler. Kendilerini Roma’nın gerçek sahipleri olarak görüp başka gruplara değer vermediler. Sınıf ve kavim farkı gözetmeksizin insanları eşit kabul eden Hris- tiyanlığı da ayrıcalıklı konumlarını kaybedecekleri korkusuyla engellemeye çalıştılar.
Tarihin ilk dönemlerinden itibaren devletler meşruiyet elde edebilmek için ilahi güçlerin yanında maddi kaynaklara da ihtiyaç duymuşlardır. Bu kaynaklar siyasi organizasyonların yalnız kurulması için değil, varlığının devamı için de hayati önemdedir. Maddi kaynaklarının en başında, söz konusu siyasi gücün üzerinde teşkilatlandığı coğrafya gelir. İlk siyasi organizasyonların ılıman iklimin hüküm sürdüğü nehir, göl ve deniz kıyıları ile vahalarda kurulmuş olması tesadüf değildir. Buralar genellikle ekip biçmeye ve hayvancılığa elverişli, arazi yapısı yerleşmeye uygun bölgelerdir. Orta Asya Türk devletleri de hayvan yetiştiriciliğine uygun geniş düzlüklerde kurulmuştur. Aynı şekilde Mısır Krallığı Nil, Mezopotamya’daki devletler Dicle ve Fırat, Hindistan’daki racalıklar ise İndüs ve Ganj Nehirlerinin kıyılarındaki verimli topraklarda ortaya çıkmıştır.
Benzer durum Sarı Irmak boylarında doğan Çin İmparatorluğu için de geçerlidir. İlk Çağ’da Anadolu’da görülen Hitit ve Avrupa’ya hâkim olan Roma İmparatorlukları da akarsu boylarında kurulup gelişen büyük siyasi güçler olmuşlardır.
Devletlerin meşruiyetinde coğrafi yapıya bağlı olarak gelişen hayat ve geçim tarzı önemli rol oynar. Bir siyasi güç her şeyden önce sınırları içinde yaşayan halkın geçimini temin etmelidir. Devletler bunu başarabildikleri ölçüde halk üzerindeki otoritelerini ve saygınlıklarını korurlar. Aksi hâlde diğer bütün meşruiyet kaynaklarına sahip olsalar bile güçlerini devam ettirmekte zorlanırlar.
- Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.
9. Sınıf Tarih Tuna Matbaacılık Ders Kitabı Sayfa 62 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.