10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 258 Cevapları Öğün Yayınları’na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Öğün Yayınları Ders Kitabı Cevapları Sayfa 258
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Bir Ruh Krizi adlı metninden alınan aşağıdaki parçada geçen cümlelerin çeşitlerini bulunuz. Bunların işlevlerini belirleyiniz.
Size anlattığım bu devre, sanırım ki, çocukluk hayatımın en kesin dönüm noktalarından biridir. Kaç zaman sürdüğünü pek tayin edemediğim bu devreden sonra, huyum yavaş yavaş değişmeye başlayacaktır. Eski usluluğum, eski nazlılığım yavaş yavaş sinsi bir yaramazlığa, sinsi bir haytalığa dönme emarelerini gösterecektir. Daha doğrusu, içerimde birbirine zıt iki hüviyet, iki benlik hasıl olacak ve bir çatı altında, bir yatakta, yan yana, burun buruna yaşamağa mecbur ayrı mizaçlı, ayrı karakterli iki kardeş gibi birbiriyle durmadan çatışacak; kâh birinin ettiğinden öbürü, kâh öbürünün eylediğinden beriki sıkılacaktır.
- Cevap: Sıralı cümleler ile açıklayıcı cümleler vardır.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Bir Ruh Krizi adlı metninden alınan aşağıdaki parçada geçen altı çizili kelimelerin yazımını kontrol ederek doğru yazılıp yazılmadıklarını belirtiniz.
Lâkin, sekiz yaşında ya var, ya yok basit bir çocuk ruhu üzerinde bu kadar derin tahlillere girişmeye ne hacet? Hem bu (ikilik) in bende babamın ölümüyle beraber başladığını kim iddia edebilir? Sözün doğrusunu söylemek lâzım gelirse, ben, asıl Çaybaşı ilkokuluna girdikten ve ders saatlerinde Mıstafendi Hocanın rahlesi önünde diz çöküp kafa sallayan, paydos saatlerinde mektep avlusunu çekirge istilâsına uğramış bir tarlaya çeviren haşarı çağdaşlarımın arasına katıldıktan beri değil midir ki farkına varmaksızın her gün biraz daha eğriliyor, bükülüyor, her gün biraz daha iki parçaya bölünüyordum? Annemin, limonlukta bir narin fidan yetiştirir gibi bin ihtimamla işlemeye çalıştığı benliğim o kıraç yere gide gele her gün biraz daha hüdainabitliğe yüz tutmamış mıydı?
- Cevap: hüdainabitlik: yanlıştır doğrusu hüda-i nabitlik olmalıdır / lazım: doğrudur / ya var, ya yok: yanlış çünkü virgül konmaz.
Hüseyin Cahit Yalçın’ın ilk Çocukluk adlı metninden alınan aşağıdaki parçada geçen noktalama işaretlerinin hangi amaçla kullanıldığını belirtiniz.
Yaylalarda, ormanlarda, kırlarda gezer, koşar, tehlikelere atılır, derin derin yaşardım. Şimdi çocukluğumu düşünürken kafamın, ruhumun ve bedenimin koşut ve uygun olarak gelişmiş olduğunu görüyorum. Hiçbir zaman yitirmediğim dengemi bu güzel rastlantıya borçlu olduğumu anlıyorum.
Bir gün, ansızın içimde garip bir istek canlandı. “Ben de bir şey yazayım” dedim ama daha bunu düşünürken utandım, vazgeçtim. Öyleyken içimdeki daha güçlü bir şey, bu tasarıdan bir türlü vazgeçmiyordu. Dileğim güçlendikçe, “Ben nasıl yazabilirim?” diyerek onu susturmaya çalıştım. Sonunda bir gün, kurşun kalemini elinde buldum. O, bana başkaldırmış durumda, kendi kendine, ne olursa olsun bir şey doğurmak istiyordu. Yeşil Serez Ovası’nın uzaklıklarında Tahyanos Gölü parladı: İşte konu. Okuduğum eserlerden aklımda kalmış bir cümle ile “Afitâb-ı cihân-tâb tulü etmiş…” (Dünyaya sıcaklık ve ısıveren güneş doğmuş…) diye başladığımı hatırlıyorum. Yazık ki (!) bu üstün eserin müsveddesi yırtılmıştır.
- Cevap:
Ünlem: Heyecan bildiren ifadeleri göstermek için kullanılmıştır.
Nokta: Biten ifadelerden sonra kullanılmıştır.
Tırnak işareti: Özellikle vurgulanmak istenen ifadeleri göstermek için kullanılmıştır.
YAZMA ÇALIŞMALARI
1. Hazırlık
Aşağıda belirtilen çalışmaları ve ünite genelinde öğrendiklerinizi de dikkate alarak siz de bir anı örneği yazınız.
a) Anılar, geçmişte yaşananlara sanatsal, siyasal ve bilimsel açıdan ışık tutmaları açısından önem taşıdıkları için siz de bu kriterleri göz önüne alarak ilgi çekici bir konu tespit ediniz.
b) Yazacaklarınız yeni nesillere ders verici, onları iyiliklere özendirici olmalıdır.
- Cevap: ANI ÖRNEĞİ
Köy çocukları iyi bilirler, hele de eskiler. Çocukluğumda, bana da diğer tüm çocuklar gibi, sadece kara lastik ayakkabılar alınırdı. Hatta bu ayakkabıların da iki numara büyüğü alınır, böylece 4-5 yıl o ayakkabıyı giymemiz sağlanırdı. Doğrusu hasrettik spor ayakkabılara. Ancak televizyonlardan görür, ”Ahh, acaba bizim de olur mu bir gün?” diye iç geçirirdik. İlkokul 4. sınıf öğrencisiydim.
Babam o zamanlar İstanbul’a gider, dört beş ay kadar çalışır sonra bir süreliğine dönerdi. Bu dönüşlerden birinde bana sonsuz bir mutluluk yaşatmıştı. Gelen hediyelerden birisi de beyaz bir spor ayakkabıydı. O günkü mutluluğumu, belki de ömrüm boyunca hiç yaşamadım. Hatta öylesine abartmıştım ki ilk gece spor ayakkabımı giyip öyle uyumuştum. Sonraki gün, hemen sokağa fırlamış, kim var kim yok ayakkabımı göstermek için can atıyordum.
Sanki memleketin en yakışıklı, en karizmatik erkeği benmişim gibi… Sonrasında ne mi oldu? Bir ay sonra ayakkabıda hal kalmadı, yanlardan atmaya başladı. Anladım ki spor ayakkabı, biz dağ taş gezen köy çocukları için uygun değilmiş. Kara lastik ayakkabılarımıza tekrar döndük ve uzun yıllar mutlu mesut yaşadık onlarla.
10. Sınıf Öğün Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 258 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.