10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 741 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 741
Aşağıda verilen metni okuyunuz. Soruları, metni göz önünde bulundurarak cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Sovyet Rusya
Sovyet Dışişleri Bakanlığı memurlarından Manjosin önüme düştü. Metropol Otelinin danslı çay ve yemek salonuna girdik, orkestrayı arkamıza alarak gerilerde bir masa başına yerleştik, iyi Türkçe konuşan Manjosin:
– Nasıl, bir değişiklik var mı?
Diye sordu. Hayır, hiç bir değişiklik yoktu. Ortadaki fıskiyeli havuz, şıkır şıkır akan sular ile yerli yerinde idi. Tavanı ve duvarları süsleyen motiflere el sürülmemişti. 1900 modeli elektrik lâmbalarından salona hep o yarı melânkolik ışık dağılıyordu. Sanki orkestra da aynı havaları çalıyordu. Elimi çeneme dayadım, bakışlarım dalgın, bir ressama poz verir gibi, bir süre öyle kaldım.
Manjosin’in sorduğu boşuna değildi. Dört gündür Moskova’da idik. Ertesi günü Kiefe gidecektik ve ben otuz yıl önce üç hafta geçirdiğim bu kentte bana eski günleri ansıtabilecek bir ipucu, bir dayanak arıyor, bir türlü de bulamıyordum. Giderayak şu Metropol Oteli’ne bir uğramayı ben istemiştim. Otuz yıl içinde çok değişmiş, çok gelişmişti Moskova. Nüfusu üç milyondan yedi milyona yükselmişti. Bir zamanlar kenar mahalle sayılan yerler, bugün şehrin tâ içine girmişti. Dört yana doğru açılan geniş caddeler göz alabildiğine uzanıp gidiyordu. Moskova, kendi kendisiyle yarışa çıkmış denebilirdi. Burayı değil otuz, on yıl, hatta beş yıl görmeyenlerin bile aradaki değişikliği fark etmemeleri imkânsız olduğunu söylediler. Tencerede kaynayan süt gibi şehir taşıp nerelere kadar yayılacaktı böyle? Her tarafta bir yapı faaliyeti. Ucuz yapılar, çabuk tamamlanan küçük daireli yapılar.
(…)
Bunca yıllık gazeteciyim. Ahmet Emin Yalman kadar değilse bile epeyce memleket gezdim, gördüm. Fikir tartışmalarına katıldım, politika kavgalarını izledim. Vardığım sarsılmaz inanç şu: Dünyada kötü adam, çıkarcı adam, ahlâksız adam çoktur. Fakat kötü millet, çıkarcı millet, ahlâksız millet yoktur. Aralarında coğrafyanın, ekonomik koşulların, gelenek ve göreneklerin doğurduğu bir takım karakter ayrımları bulunsa da toplumlar genel olarak iyidirler, birbirlerini sevmeye, saymaya, anlamaya yatkındırlar. (…) Uzun yıllardır bu inanca bağlandığım için şimdiye dek yazılarımda herhangi bir milleti kötülemekten dikkatle sakınmışımdır. Örneğin, Kıbrıs dâvasının bugünkü içinden çıkılmaz hâle gelmesinde Adada yaşayan Türklerle Rumları, ya da Türk milleti ile Yunan milletini nasıl suçlayabiliriz? (…) (Biz derken iş başındaki sorumlularımızı kastediyorum). Bu durumda Türk, Yunan, İngiliz ve Amerikan milletlerinden bir veya bir kaçını kötü niyetle suçlamaya imkân var mı?
(…) Ruslar genellikle sabırlı, telâşsız, uysal nisanlar. Lenin’in mezarını ziyaret etmek için kuyruğa girip üç saat, dört saat hiç bir kargaşalığa meydan vermeksizin rahatça bekleyebiliyorlar (halkı bu ziyarete çağıran bir kimse olmadığı gibi mezar kapısındaki nöbetçi erlerin dışında kuyruk düzenini koruyacak bir polis kuvveti de görmedim). Sokaktaki trafik düzenine de halk âdeta kendiliğinden uyuyor. 1935 yılında bütün Moskova’da topu topu dört yüz taksi vardı. Tek hat hâlinde o zaman yeni açılan metro, ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktı. Şehir içinde bir yerden bir yere gitmek başlı başına bir mesele idi. Bugün metro şebekesi, büyük Batı başkentleriyle yarışacak kadar genişlemiş, örümcek ağı misali, Moskova’nın yeraltını sarmıştır.
- Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.
10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 741 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.