10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 51 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 51
Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Sözlü Gelenek Öznesi Olarak Saz Şairi, Âşık ve Halk Şairi Terimleri
Sözlü geleneğin en önemli temsilcisi ve aktarıcısı olan halk şairlerinin kadim bir geçmişi vardır. Bu bağlamda Türk halk şairliğinin kökleri, İslam öncesi Orta Asya’daki yazılı edebiyat öncesi sözlü döneme dek uzanır. Günümüzde, “saz şairi”, “âşık” veya “halk şairi” olarak adlandırdığımız kişiler; bir- biriyle bağlantılı olarak farklı adlarla anılmakta olup İslami dönem halk şiirindeki misyonlarından çok daha fazlasına sahip kişilerdi. Bu geleneğin temsilcileri; Türklerin İslamiyet öncesi, İslam ve Batı medeniyetleri dairesiyle olan irtibatıyla uyumlu olarak aslında üç temel tip esasında var olagelir: “Birinci tip, muhtelif Türk boylarında ozan, baksı, kam, şaman vb. adlarla anılan şair ruhanilerdir. İkinci tip, İslamiyet döneminde dinî-tasavvufi Türk edebiyatı [ayrıca Dertli, Karacaoğlan gibi isimler örneğinde ladinî denilen, dinî olmayan bir âşıklık geleneğinin de] tesiriyle ortaya çıkan âşık, Kaygusuz Abdal, Âşık Yunus, Süleyman Çelebi gibi şahsiyetlerdir. Üçüncü tip ise Batı medeniyeti dairesine giren sazcı, saz ustası, saz sanatkârı, bağlama üstadı gibi adlarla anılan modern âşık.”
(…)
Farklı Türk boylarında “kam”, “şaman”, “oyun”, “baksı” olarak adlandırılan ve çok yönlü özelliklere sahip olan sanatçılar; İslami dönemle birlikte artık eski etkinliklerini yitirmeye başlar ve yeni dönemin gereklerine uygun olarak yerlerini zamanla ozanlığa bırakırlar. Sonraki dönemlerde ise “saz şairi”, “âşık” ve “halk şairi” adları tercih edilir. Zira Türklerin İslamiyet’e geçişiyle birlikte yeni bir yaşam tarzına geçilir; yeni yurt edinme çabaları, bu dini yayma girişimleri, göçebe yaşamdan yerleşik yaşama geçme uğraşısı gibi birçok etken hâliyle halk edebiyatı ve onun bir yansıması olan saz şiirini ve temsilcilerini de etkiler. Böylece özellikle 9. yüzyıldan başlayarak Türklerin Anadolu ve Balkanlar’ı yurt edinip yerleştiği döneme kadarki tarihî süreç içinde farklı adlarla anılagelen âşıklar, artık yeni bir hüviyete bürünen âşıklık şiiri temsilcileri olarak varlıklarını sürdürür. Saz çalan, diyar diyar gezen hatta “Hak âşıkları” olarak bilinen bu kişiler; âdeta âşık edebiyatıyla özdeşleşerek bu kültürel mirası geçmişten günümüze taşıya gelir.
(…)
Okan Alay, Sözlü Gelenek Öznesi Olarak Saz Şairi, Âşık ve Halk Şairi Terimleri
İslam öncesi ozanları “kam, şaman, baksı”, aynı zamanda dönemin inancı olan Gök Tanrı inancıyla ilintili olarak dinî bir kimlik de taşır. Doğaçlama şiir söyleme yeteneklerinden dolayı halk, onların Tanrıdan “kut” aldığına, Tanrı tarafından bu yetenekleri ile ödüllendirildiğine inanır.
Bu bilgiyi göz önünde bulundurduğunuzda metinde vurgulanan “kam, şaman, baksı” isimlerinin İslamiyet’ten sonra “âşık” ya da “halk şairi”ne dönüşmesini nasıl yorumlarsınız? Düşüncelerinizi yazınız.
- Cevap: Olası Cevap: Bu sözcüklerin dinî bir kimlik taşıması, İslam dininin kabul edilmesinden sonra kullanılmasının mümkün olmayacağının göstergesidir. Çünkü Gök Tanrı artık yerini Allah’a bırakmıştır. Allah’ın varlığına ve birliğine inanılan İslam dinine göre sadece peygamberlerin mucizevi güçleri, ilahi yetenekleri vardır. Zaten metinde İslam öncesi saz şairleri için “şair ruhaniler” ifadesi kullanılıyor. İslam dininde “ruhani” ifadesi, insanlar için değil kutsal varlık ve kavramlar için kullanılır.
10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 51 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.