10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 393 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 393
Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Çocukluk
Anneciğim konuk odasında oturmuş çayı demliyordu; bir eliyle demliği, diğeriyle de semaverin musluğunu tutuyordu. Musluktan akan su demliğin üzerinden tepsiye dökülüyordu. Ama dikkatle baktığı halde bunun farkına varmadığı gibi, bizim içeri girdiğimizi de fark etmiyordu.
Sevdiğin bir varlığın hatlarını hayalinde canlandırmaya çalıştığında geçmişten o kadar anı belirir ki, bu anıları, gözyaşları arasındaymış gibi bulanık görürsün. Bunlar hayalgücünün gözyaşlarıdır. Annemi o zamanki haliyle anımsamaya çalıştığımda her zaman iyiliği ve sevgiyi, yalnızca iyiliği ve sevgiyi ifade eden kahverengi gözleri, boynunda, kısa saçlarının kıvrıldığı yerin biraz altındaki beni, işli, küçük, beyaz yakası, beni sık sık okşayan, benim de sık sık öptüğüm zayıf, şefkatli eli gelir gözümün önüne; ama genel görüntüsü kayarak uzaklaşır benden.
Kanepenin solunda eski bir İngiliz piyanosu vardı; piyanonun önünde esmer kız kardeşim Lyuboçka oturmuş, biraz önce buz gibi suyla yıkanmış pembe parmaklarıyla Clementi’nin etütlerini gözle görülür bir gerginlik içinde çalıyordu. Lyuboçka on bir yaşındaydı; üstünde kısa, ten bir elbise, paçaları dantelli beyaz bir pantolon vardı ve oktavları, ancak arpeggio biçiminde çalabiliyordu. Yanında Marya îvanovna, başında pembe kurdeleli başlığı, sırtında mavi elbisesi ve Karl îvanoviç’in içeri girmesiyle birlikte daha da sertleşen kıpkırmızı, öfkeli yüzüyle yarı dönük olarak oturuyordu.
(…)
Annemin zaten güzel olan yüzü gülümsediği zaman kıyaslanmayacak derecede güzelleşir, çevresindeki her şey sanki neşe dolardı. Yaşamımın en zor anlarında bu gülümsemeyi bir an olsun görebilseydim üzüntü nedir bilmezdim. Bence yüz güzelliği denilen şey yalnızca gülümsemedir: Gülümseme yüze güzellik katıyorsa o yüz çok güzeldir; gülümseme yüzü değiştiriyorsa o yüz sıradan bir yüzdür; gülümseme yüzü bozuyorsa o zaman bu çirkin bir yüzdür.
Maman bana günaydın dedikten sonra başımı ellerinin arasına alıp geriye doğru itti ve dikkatle yüzüme bakarak:
– Ağladın mı sen bugün? dedi.
Yanıt vermiyordum. Gözlerimden öptü ve Almanca:
– Niçin ağladın? diye sordu.
Bizimle arkadaşça konuştuğu zamanlar çok iyi bildiği bu dili kullanırdı.
Uydurduğum düşü tüm ayrıntılarıyla anımsayarak ve bu düşünce aklıma gelince elimde olmadan titreyerek:
– Düşümde ağladım Maman, dedim.
Karl îvanoviç sözlerimi doğruladı, ama düşle ilgili bir şey söylemedi. Maman hava durumu konusunda Miminin de katıldığı konuşmayı biraz daha sürdürdükten sonra uşaklar için tepsiye altı parça şeker koydu ve pencerenin önünde duran gergefine gitti.
– Hadi şimdi babanızın yanına gidin çocuklar, harman yerine gitmeden önce mutlaka bana uğramasını söyleyin.
(…)
Bir daha geri gelmeyecek mutlu çocukluk dönemi! Çocukluk anılarını nasıl sevmez, nasıl üstüne titremez insan? Bu anılar ruhumu canlandırır, yüceltir ve benim için en güzel zevklerin kaynağıdır.
Doya doya koşup oynadıktan sonra çay sofrasına, yüksek sandalyeme otururdum; vakit geçmiş, bir fincan şekerli sütümü çoktan içmiş olurdum, uykudan gözlerim kapanır, ama yerimden kımıldamaz, oturur, dinlerdim. Dinlememek mümkün mü zaten? Maman biriyle konuşurdu, sesi o kadar tatlı, o kadar gönül okşayıcıydı ki. Yalnızca bu sesler yüreğime ne çok şey söylerdi!
(…)
L. N. Tolstoy, Çocukluk
- Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.
10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 393 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.