10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 383 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 383
Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Sergüzeşt
(…)
İkisi de üç dört dakika önlerine bakarak, yalnız o dalgınlık anı içinde ara sıra birbirlerine hasretle bakıp sessiz sessiz hayranlık ve şaşkınlık gösterdikten sonra Celal Bey’in titrek bir sesle ettiği teklif üzerine bahçeye çıkmak üzere alt kat merdivenlerinden aşağı inmeye başladılar. Garip, apansız bir değişim. Birbirlerine büyük bir mahremiyetle sürekli, “ Sus! Yavaş! Ayağını oraya basma!” diyorlardı. Çünkü giysilerinin bir yere temasından veya merdivenlerin biraz kımıldamasından gecenin o büyük sükûneti içinde bir ses çıkıverse bütün ev halkını uyandıracak bir patırtı gibi geliyordu. Taşlıkta uyanık olanların bile işitemeyeceği bir ses çıkar çıkmaz ikisi de bulundukları noktada birdenbire durup, kimsenin uyanıp uyanmadığını anlamak için dinleyerek bahçeye çıktılar. Ağaçların yapraklarından dökülen, çiçeklerin aralarından çıkan serin bir rüzgâr Dilber’in saçlarıyla oynadığı gibi bu iki genç ruha da sevdalı bir ürperti veriyordu.
İkisi de büyük çekingenlikle çimenden yapılmış bir seddin üzerini sevdalı bir sığınak sayarak oturdular. Etrafta hiçbir ses, hiçbir hareket yoktu. Yalnız, başlarının üstündeki ilahi sonsuzlukta bütün yıldızlar çalkalanıyordu.
Celal Bey, Dilber’in ellerinden tutarak:
– Üşüyor musun? Bu hafif rüzgâr çiçeklerin nefesidir. Sana dokunmaz değil mi?
– Hayır, bana bu manzara, bu büyüklük dokunuyor.
(…)
O gece Dilber’le beraber bir odada yatan Çaresaz sürekli Kafkasya’dan, esaretten ağlaya ağlaya bahsediyordu. Bütün insanlığını coşturan keder, sesine şiddetli bir tesir, lisanına garip bir sadelik ve güzellik vermişti. Dilber esaret arkadaşının alışılmadık olan bu haline üzülerek:
– Niçin ağlıyorsun? diye sordukça:
– Hiç! Ağlamak esaretin en büyük hakkıdır. Biz o hürriyete sahibiz! diyordu.
Garip şey! Acaba bu biçare Çaresaz’ın kalbini kim kırmıştı ki Dilber soyunup da yatağına girdiği halde yine durmadan mendiliyle gözlerini silerek ağlamasına devam ediyordu. Dilber yatağından kalkarak:
– Çaresaz! Yalnız dökülen gözyaşları acıdır. Sen hiçbir derdini benden gizlemezken, bu ıstırabının sebebini niçin saklıyorsun? Memleketinde geçen bir şey mi hatırına geldi? Yoksa çocukken annenin kucağında ağladığını mı hatırladın? Sen kalbini bana da açmazsan burada haline hanımlar mı acıyacak, beyler mi ağlayacak?
– Oh! Yok yok! Onların gözünde ağlayan bir esir mutlak dayağa, azarlamaya müstahaktır. İnsanın acısına, hastalığına inanmayıp da yatağından kaldırarak hasta hasta hizmet ettirenlerde kalp mi olur? Merhamet mi bulunur? (Dilber’i kucaklayıp birkaç kere öptükten sonra) Sevgili kardeşim. Senin gönlün pek yumuşaktır. Bana acırsın, bilirim. Bir şey yok, şimdi susar, yatağıma girerim. Sen rahatına bak. Bir şey yok!
İkisi de yataklarına girdiler.
Daha büsbütün sabah olmamıştı ki odaya bir kadın girerek Dilber’i yatağından kaldırdı. Dilber, “Ne istiyorsunuz?” diye sorduğu zaman, “Kalk bohçanı topla. Yaşmağını yap. Senin bu evde kısmetin bu kadarmış.” cevabını verdi.
(…)
- Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.
10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 383 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.