10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 367 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 367
Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Çalıkuşu
Rüzgâr, uzak tepelerde ıslık çalıyor, ağaçlar, görünmez bir yağmur sağnağı altında gibi hışırdıyor, göz alabildiğine uzanıp giden yolun üstünde toz kasırgaları koşuyordu. Kâmran’ın yüzüne, gözlerine tozlar doluyor, her birkaç adımda bir durarak rüzgâra arkasını vermek mecburiyetinde kalıyordu. Çıplak bir tepeciğin kenarında kocaman bir kaya kovuğu gördü. Yanında bitmiş cılız bir ağaç, mütemadiyen çırpınıyor, sıska kollarını sallıyordu. Kâmran, yolunu çevirerek oraya gitti. Kayanın bir köşesini rüzgâra karşı siper ederek oturdu. Bu kadar gürültüye, bu kadar çırpınmaya rağmen etraf bomboş görünüyordu. Bomboş, dümdüz, tıpkı bir çöl gibi. Tabiatı, hiçbir gün bu kadar ruhsuz, onun güzel şeylerini bu kadar lüzumsuz, hayatı bu kadar ümitsiz görmemişti!
Tâ uzaktan yolun, suların içinden geçiyor gibi görünen denize yakın bir noktasında renkli bir kadın hayali farketti. Hiç sebepsiz yokuştan indi, ona doğru yürümeğe başladı. Biraz sonra, Nermin’in gülkurusu çarşafını tanıdı. Genç kız, rüzgâra karşı başını eğiyor, bir eliyle eteklerini zapta çalışıyor, ötekiyle çarşafının hırçın kuş kanadları gibi çırpınan, havalanan pelerinini tutuyordu. Yüzünü gördüğü vakit birdenbire Kâmran’ın kalbi çarptı. Nermin’in gülkurusu renkli çarşafı içinde Feride vardı. Tam birbirlerine yaklaşacakları vakit rüzgâr, Feride’nin şemsiyesini aldı. Çalıkuşu feryat ederek onu tutmak istedi. Fakat, birdenbire etekleri dağıldı; pelerini uçtu, saçları açıldı. Kâmran, tam dakikasında yetişmişti. Şemsiyesini bir çalı kenarında yakaladı. Pardesüsünü rüzgâra siper ederek Feride’nin çarşafını düzeltmesine yardım etti. Çalıkuşu:
– Ne kadar zamanında yetiştin, Kâmran, rüzgâr beni sahici çalıkuşları gibi uçuracaktı, dedi. Daha bir şeyler söylemek istiyordu. Fakat rüzgâr, başını eğmeğe, gözlerini, dudaklarını kapamağa mecbur ediyordu. Kâmran, ona pardesüsünü siper etmeğe çalışarak yürümeye başladılar.
(…)
– Feride dedi, bizim bütün sergüzeştlerimiz burada başlıyor. Beni dinle, öyle görüyorum ki, bu gözler artık beni anlayabilecek kadar ıstırap çekmiş ve düşünmüş. Seni sevmeye başladığım vakit gülmeden, eğlenmeden başka bir şey düşünmeyen hafif yaramaz bir kız çocuğu ışık gibi, ses gibi elde durmasına imkân olmayan bir Çalıkuşu’ydun.
(…)
Kâmran, bir dakika sustu. Sonra beyaz nazik şakaklarında ince ter damlalarıyla başını eğerek daha yavaş bir sesle devam etti:
– Derdim bu kadarla da kalmıyordu, Feride. Seni kendi kendimden, hayatımın muhtelif saadetlerini birbirinden kıskanıyordum. Dünyada zamanla yıpranmayan, kuvvetini kaybetmeyen hiçbir his yok. “Ya bir zaman sonra, Feride’yi bu kadar sevemezsem, ya bu leziz, nadide tahassürü kaybedersem!” diyordum. O vakit, yan yana bitmesinden korkulan ışıkları nasıl söndürürlerse ben de öyle yapıyor, hayalini gözlerimden uzaklaştırmaya çalışıyordum.
(…)
Feride, uyumağa hazırlanan bir çocuk gibi, kirpiklerinde yaş damlaları titreyen gözlerini kapıyordu.
(…)
Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu
Kelime Dağarcığı:
muhtelif: Çeşit çeşit, çeşitli. tahassür: Özlem.
- Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.
10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 367 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.