10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 29 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 29
Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. (Metin düzenlenmiştir.)
Agâh Sırrı Levend’in Edebiyat Tarihçiliğinde Teori ve Uygulama
(…)
Medeniyet tarihi ile edebiyat tarihi arasında güçlü ilişkiler olduğu yönündeki görüşler, Fransız edebiyat tarihçisi Gustave Lanson (Güstav Lansın) tarafından “Edebiyat tarihi, medeniyet tarihinin bir kısmıdır.” cümlesi ile veciz biçimde ifade edilmiş, daha sonra bu görüş Köprülü tarafından da benimsenmiştir. Nihayet Agâh Sırrıda da bu görüşün kabul edildiğine şahit olmaktayız. “Edebiyat tarihi, medeniyet tarihinin bir kısmıdır.” sözüyle edebiyat tarihçisinin vazifesi medeniyet tarihini oluşturan edebî metinlerden hareketle okuyucuya insani birikimin belli anlarını hissettirmeye çalışması kastedilmektedir. Agâh Sırrı Levend’in bu düşünceyi nasıl ifade ettiğine bir bakalım: “Edebî eserler, bütün düşünce ve sanat ürünleri gibi toplumun hayatıyla ilgili olduğu ve ulusal kültürün izlerini taşıdığı için hem sanat eseri hem de yazıldıkları zamanı canlandıran birer belge olarak ele alınır. Yaratıcılar da yaşadıkları çağın koşulları ve yetiştikleri çevrenin özellikleri göz önünde tutularak incelenir. Böylece o ulusun devirden devire uğradığı değişme ve gelişmeler izlenerek manevi varlığı belirtilmiş olur.” Agâh Sırrı bu cümlelerde, manevi varlık ifadesine oldukça geniş bir anlam yükler. Edebiyat tarihinin bütünüyle bir kültür tarihi olmadığı gerçeğine vurgu yapmakla birlikte din, felsefe, ahlak ve sanat tarihini kucaklayacak genişlikte olduğunu ifade eder. Edebî eserle ilgili araştırmacının kafasında temel birtakım ölçüler belirmemişse yaptığı araştırmalarda isabetli sonuçlara varabilmesi de mümkün gözükmemektedir. Agâh Sırrı da bu gerçeği gözden ırak tutmamakla birlikte edebî eser tabirinin edebiyat tarihi çerçevesinde daha geniş bir anlamda kabul edilmesi gerektiğini savunur. Düşünce ve sanat hayatında iz bırakmış başlıca eserler üzerinde durarak çağın kültür durumunu bunlar üzerinden açıklamak gerektiğini ifade eder: “Edebî eser deyince uyandırdığı estetik duygularla okuyanları hoşlandıran ruha ve zekâya seslenen sanat eseri anlaşılır. Çünkü bunların bir bölümü sanat kaygısıyla kaleme alınmıştır, yazıldıkları zamanın düşüncelerini ve duygularını olduğu gibi yansıtır. Öğretim amacıyla yazılmış olanlar da belirli konular üzerinde çağının inanışını ve anlayışını belirtir.” Bu düşünceler, esasında Levend’in medeniyet tarihi ve edebiyat tarihi arasındaki ilişki konusunda söylediklerine paraleldir.
Lanson “Araştırmalarımızın mihverini (eksenini) şaheserler teşkil ediyor; her şaheser bizim için bir araştırma merkezidir.” ifadesiyle edebî eserlerde yazıldıkları dönemle ilgili ipuçlarını bulabileceğimizi belirtir.
(…)
İsmail Alper Kumsar, Agâh Sırrı Levend’in Edebiyat Tarihçiliğinde Teori ve Uygulama
1. Okuduğunuz metinde açıklayıcı anlatım biçiminin kullanılmasının metne kazandırdığı özellikler nelerdir?
- Cevap: Açıklayıcı anlatım biçimiyle metin, öğretici metin özelliği kazanmıştır. Bu anlatım biçiminde amaç bilgi vermek olduğundan sözcükler gerçek anlamda kullanılmış, sanatlı söyleyişlere yer verilmemiştir. Açık, anlaşılır bir dil kullanılmıştır.
10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 29 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.