Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 169

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 169 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 169

Metni okuyunuz. Soruları metinden yola çıkarak cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

Eski Bir Yara

(…)
Babam, kasabamızdaki Guraba Hastanesinin kapıcısıydı.
Eskiden jandarma onbaşısı imiş. Attan düşmüş. Ayağı kırılmış. Üç ay hastanede yatmış. Fakat tamamıyla iyi olamamış. Bastonsuz gezemezdi. Topal, jandarma olamayacağı için işinden çıkarmışlar. Fakat çoluk çocuk sahibi bir adam olduğunu düşünerek yattığı hastanenin kapıcılığına kayırmışlar.
O vakit, evimiz çok kalabalıkmış. Annem, büyükannem, dul bir halam, iki de kardeşim. Bu altı nüfus babamın eline bakarmış. En arkaya kalan annem de gidince biz evde iki kişi kalmışız.
Babam, sabahleyin hastaneye giderken beni uzak akrabalarımızdan bir ihtiyar kadının evine bırakır, akşam dönerken alırmış. Bir elinde zenbili, bir elinde ben, baba oğul evimize gidermişiz. Bu zamandan aklımda kalan şey, ufak ufak gübre yığınlarıyla dolu bir bahçede tavuklarla oynadığım ve ara sıra kocakarıdan dayak yediğimdir.
O vakitler babama çok sıkıntı veriyormuşum. Sakat bir adamın bütün gün yorulduktan sonra, bir de geceleri çocuğa bakması müşkül iş. Fakat beni çok sevdiği için şikâyet etmezmiş. Bazı geceler uzun uzun ağlarmışım. Besbelli kocakarıdan yüz bulamadığım için geceleri ona nazlanırmışım.
Komşular bu sese nasıl tahammül ettiğini sordukları vakit babam: “Ev halkı söz birliği etmiş gibi birer birer çekilip gitti. Eski şenlikten bir onun sesi kaldı. Çok görmeyin!” dermiş.
(…)
Babam, konuşmayı çok seven tatlı dilli bir adamdı. Evde benden başka insan olmadığı için, çaresiz benimle konuşurdu. Hem de yaşlı başlı bir insanla konuşur gibi.
Bana aklı erdiği kadar ahlaktan dinden, tarihten hatta politikadan bile bahsederdi. Her işimizi kendimiz görürdük. Moskof muharebesinden kalma türküleri söyleyerek çamaşır yıkar, tahta siler, sökük dikerdik.
(…)
Memleketimiz, bitip tükenmez zeytin ormanları arasında şirin, sakin bir kasabaydı. Yaz, kış üstünden güneş, etrafından yeşillik eksik olmazdı. Şiddetli yağmuru, fırtınası bile olmayan bu memlekette, bir gün en beklenilmez bir kıyamet koptu: “Muharebe!.. “
Hudut, dört saat ötemizdeydi. Kasaba, birkaç saat içinde alt üst oldu. Ahalinin bir kısmı çoluk çocuğuyla gerilere kaçıyordu. Fakat kimsesizler, fakirler buna çare bulamıyorlardı. Biz, tabii, kalanlar arasındaydık. Babamın vazifesi vardı. Sonra bugünden yarına yiyecek ekmeği yoktu. Kasaba bir kışla hâline geldi. Çarşılar kapandı. Boş evler asker tarafından işgal edildi. Bozuk kaldırımlı sokaklardan gece gündüz süvari kafileleri, top arabaları geçiyordu.
îki gün sonra uzaktan uzağa top sesleri başladı. Ben korktukça babam ya bir şey bildiğinden yahut da sırf beni teskin için:
— Korkma Halil. Düşman buraya gelmeyecek. Askerlerimiz inşallah onları darmadağın edecek, uzaklara doğru sürüp götürecek, diyordu.
Babamın sözleri doğru çıktı. Bir iki gün içinde top sesleri yavaş yavaş uzaklaştı, sonra büsbütün kaybolup gitti.
Bu muharebe, uzaklardan geçen bir fırtınaya benzemişti

  • Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.

10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 169 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

☺️ BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Yorum Yap

** Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!