Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 159

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 159 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 159

Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

Şeftali Bahçeleri

Irmağa giden yol, kasabadan kurtulunca, göz alabildiğine uzanan sayısız şeftali bahçeleri arasından geçerdi. Haziran içinde bile taşkın dere ayaklarının çamurlu, ıslak tuttuğu bu gölgeli yerlerde otlar bütün bir yaz mevsimi yeniden yeniye sürer, kızgın güneş, ağaçların tepelerinde meyvaları pişirirken, rutubetli toprakta birbiri arkasına yoncalar fışkırır, çayırlar kabarırdı. Suların serinliği, taze ot kokusu, gölgelik ve bereket içinde bahar bu bahçelerde tâ kışa kadar uzanıp giderdi.
Her tarafa taşkın bir şeftali rahiyasının dolup sindiği durgun sıcak günlerde işsizler takım takım kasabadan inerler, ırmakta yıkandıktan sonra gelip gölgeli çimenlerde yatarlardı. Yüksek dallardaki fazla olgun, ballı şeftali saplarından kurtularak dolgun, yumuşak bir sesle yerlere, çimenler içine, yatanların üzerine durmamacasına yavaş yavaş dökülürdü. Toplamakla biter tükenir şey değildi. Mahsülün yarısı ağaçlarda kalır, böyle, pişip oldukça toprağa düşer, karışır, kaybolurdu.
(…)
Burası Anadolu’nun Saadâbadı idi. Tıpkı Saadâbad gibi burada da mütamadiyen sazlar çalınıp çengiler oynar; gazeller okunup şiirler yazılırdı.
(…)
Agâh Bey dünya ahvalinden habersiz, nazariyatla büyümüş dik başlı, kuru zevkli bir adamdı. Mülki- yeden çıktıktan sonra Avrupa’ya kaçmış, fakat nüfuzlulardan birinin aracılığıyla İstanbul’a dönmüştü. Tam dört ay zaptiye nezareti tevhikhanesinde sebepsiz alıkonulduktan sonra nihayet buraya Tahrirat Müdürlüğüyle atılmıştı.
Anadolu içinden hanlarda kalkıp köylerde yatarak memuriyetine gelirken yüreğini keder, gam kaplamış, memlekette ciddî hizmet etmek kararını almıştı. Başının içinde kasabaya indiği gün ıslahat, teşkilât, imarat gibi ağır düşünceler doluydu. Bu küçük beldede kocaman işler göreceğini, herkese parmak ısırtacak eserler çıkaracağını zannediyordu. Durmıyacak, dinlenmiyecek, çalışacaktı.
Fakat ilk günü ümitsizliğe düştü. Mutasarrıf ona bu memlekette işlerin az olduğundan, rahatına bakmasından, yorgunluk almasından bahsetti. Muhasebecinin “Arzu buyurursanız bahçelere gidelim, merkep hazırlattık, eğleniriz!” teklifini sert bir yüzle reddetti. Hükümet konağında bir başına kalmıştı.
(…)
Her gün bir düğün evi neşesiyle çalkalanan bu şehirde yeni Tahrirat Müdürü sıkıntıdan boğuluyordu. Evvela işiyle uğraşıp boş vakti kalmıyacağını zannetmişti, fakat vazifesi kıttı. Esniye esniye odasında gevşiyor, uyuşuyordu. Hayır, hiç bir iş yapmak, bir hizmet görmek kabil olmıyacaktı. Tahsisatın azlığı, arkadaşların tembelliği her teşebbüse engeldi. Yüreğinde köpüren gayret hizmet arzusu yavaş yavaş sönüyor, yatışıyordu. Bu, tahammül edilmez bir ömürdü…
Refik Halid KARAY, Memleket Hikâyeleri

  • Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.

10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 159 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

☺️ BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Yorum Yap

** Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!