10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 147 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 147
Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
“Bamsı Beyrek” Destanı
Boz atlı kam Gan oğlu Han Bayındır yerinden kalkmıştı. Kara yerin üstüne otağını diktirmişti. Alaca gölgeliği gökyüzüne yükselmişti. Bin yerde ipek halı döşenmişti. îç Oğuz, Dış Oğuz Bayındır Han’ın sohbetine toplanmıştı. Bay Büre bunları gördüğünde “ah” eyledi. Başından aklı gitti. Mendilini eline aldı. Böğüre böğüre ağladı. Böyle yapınca kudretli Oğuz arkası Bayındır Han’ın güveyisi Salur Kazan kaba dizinin üzerine çöktü. Bay beyin yüzüne baktı, söyledi:
Bay Büre Bey ne ağlayıp bağırırsın? Bay Büre Bey söyledi: “Han Kazan, nasıl ağlamayayım, nasıl sızlamayım? Oğulda nasibim yok, kardeşten kaderim yok. Beyler, tacım tahtım için ağlarım. Bir gün düşüp öleceğim, yerimde yurdumda kimsem kalmayacak.” Büyük Oğuz beyleri yüzlerini gökyüzüne çevirdiler, el kaldırıp dua ettiler: “Ulu Tanrı sana da bir oğul versin.” O zamanlar beylerin duası dua, bedduası beddua olurdu.
Bunun üzerine bir zaman geçti. Bay Büre Bey’in hatunu hamile oldu, nice sonra Ulu Tanrı, Bay Büre Beye bir oğul verdi. Bay Büre Bey, bezirgânlarını yanına çağırdı; buyurdu: “Bire bezirgânlar, Allah-u Taâlâ bana bir oğul verdi. Varın Rum eline, benim oğlum için güzel armağanlar getirin büyüyünceye kadar.”
Bay Büre Bey’in oğlu beş yaşına girdi. Beş yaşından on yaşına girdi. On yaşından on beş yaşına girdi. Beyler içinde çaya baksa çalımlı, çalkara kuş erdemli, bir güzel yahşi kılıç yiğit oldu. O zamanlar beyler bir oğlan baş kesip kan dökmeden ad koymazlardı.
Bay Büre Bey’in oğlu atlandı, ava çıktı. Av avlarken babasının tavlası üzerine geldi. Yiyip içip otururlardı. Bu yandan da bezirgânlar gelerek Pasinin Kara Dervend ağzına konmuşlardı. Envük Kalesi’nin kâfirleri bunları casusladı. Bezirgânlar yatarken ansızın beş yüz kâfir bastılar, saldırdılar, yağmaladılar. Bezirgânların büyüğü tutuldu, küçüğü kaçarak Oğuz’a sığındı.
Bezirgân: “Yiğit, Bey yiğit, sen benim sesimi anla, sözümü dinle yiğit. On altı yıldır Oğuz içinden gitmiştik. Az bulunur kâfir mallarını Oğuz beylerine getiriyorduk. Envük Kalesi’nin beş yüz kâfiri üstümüze saldırdı. Kardeşim tutsak oldu. Malımızı, rızkımızı yağmaladılar, geri döndüler. Kara başımı zor kurtardım, sana geldim. Kara başının sadakası yiğit, medet bana!”
Bu kez oğlan: “Dediğimi yetiştirin. Zırhımla benim şahbaz atımı getirin. Hey beni seven yiğitler binsinler!” Bezirgân da önlerine düştü, kılavuz oldu.
Kâfir de bir yerde durmuş, akça üleşmekteydi. Bu sırada yiğitler alanının aslanı pehlivanların kaplanı Boz Oğlan yetişti. Bir, iki demedi kâfirlere at saldı, kılıç vurdu. Bezirgânlarının malını kurtardı, geri döndü.
(…)
Babasına haber geldi. Bunca yıllardan beri giden bezirgânlar geldi diye, babası sevindi. Divan buyurdu. Oğlunu sağ yanına aldı. Derken bezirgânlar geldiler. Bağır basıp, baş indirip selam verdiler. Gördüler ki o baş kesen, kan döken yiğit Bay Büre Bey’in sağında oturur. Yüz yere koyup yürüyüp o yiğidin elini öptüler. Bunlar böyle edince Bay Büre Bey’in hiddeti tuttu. Bezirgânlara söylendi: “Ata dururken oğul elini mi öperler?”
Söylediler: “încinme Han’ım önce onun elini öptüğümüze, eğe
- Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.
10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 147 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.