10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 141 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 141
Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Dokunma Belki Bir Kahramandır
(…)
Bir gün uzun bir inzivadan sonra, yüzüstü kalmış bazı işlerimin tesviyesi için İstanbul’a inmiş ve akşam son trenle köye dönmüştüm. Kartal istasyonunda in cin yoktu. Mamafih, sabahleyin tenbih ettiğim bir araba beni bekleyecekti; baktım o da yok. yaya gitmek benim için ihtimâl haricindeydi. Bir aydır, bin ihtimam ile kazandığım üç kiloyu bir buçuk iki saatte kaybedivermek benim gibi sıhhatine düşkün bir kimseye felâketlerin en büyüğüdür. Köyün arabacısı. bu topal bir adamdı. Sabahleyin beni trene getirdi, kendisine döne döne söyledim. “Akşama muhakkak bekle! Sana fazla para veririm. Yoksa elimden kurtulamazsın.” Kemâl-i katiyetle başını salladı: “Merak etme, sen işine bak!” dediydi. Hay adam hay, keşke sabahki ücretini vermeyeydim” diye söylenerek karanlıkta oraya buraya başvurdum. Nihayet, bana bir çare bulsun diye hatırıma polise müracaat tedbiri geldi, gittim meseleyi anlattım, polis:
– Tarif ettiğiniz arabacı demincek buralardaydı. Arabasını kahvenin arkasına çekerken gördüm. Orada uyuyup kalmış olmasın, dedi. Gittik, filhakika adam ordaydı. Hayvanını çıkarmış, ağzına yem torbasını geçirip, bir ağaca bağlamış, kendisi de arabanın arkasına geçip uyumuş. Polis arabayı şöyle şiddetle bir sarstı. Uyuyan adam şaşkın bir telâş ile yerinden fırladı, karanlığın içinde bir bana bir polise baktı. Sonra insanı öfkeden tepindirecek bir sükûnetle tekrar yatmaya hazırlanarak:
– Nafile, bu saatten sonra iki lira versen de kımıldamam, dedi.
Bu söz üzerine bereket versin ki benim yerime polis hiddetlendi. Birçok azar, birçok tehdit ve cebir. nihayet arabacı inkıyat etti, kalktı, güç belâ hayvanını çözdü, hazırladı, arabaya çekti, kendisi de homurdanarak yerine oturduktan sonra bana dönüp hiddetle:
– Haydi bakalım! dedi.
(.)
Arabacı benim bu sözümde insanî ve terehhüme (acımaya) benzer bir şey bulup ta yanıma sokuldu ve yumuşak hasbıhal sesiyle:
– Beyefendi, dedi. yine kızacaksın ama sana doğruyu söyleyeyim, ömrümde şu yaptığımız gece seferi gibi hiçbir şey bana bu kadar zahmetli ve ağır gelmedi. Beş sene askerlik ettim, hem nasıl askerlik ettim beyefendi. Balkan harbinde Lüleburgaz bozgunu, Çatalca müdafaası, Kafkas seferi, Çanakkale deyip geçivermemeli. Lüleburgaz bozgunu kıyamet günü gibi bir şeydi, sanıyorduk ki artık bu dünyanın sonudur, günlerce aç, susuz, gâh tepelere tırmanarak, gâh bayırlardan yuvarlanarak, yol kaybolmuş, akıl baştan gitmiş, gözler dönmüş, nereden gelip nereye gittiğini bilmezsin. böyle bir halde. İstanbul’un içine nasıl geldikti, hatırlarsınız. o zaman sizin gibi beyler bize hakaret ve nefretle bakıyordu. fakat çok geçmeden, karnımız yarı doyup yarı doymadan, aklımız tamamıyla başımıza gelmeden, İstanbul’un üstüne yağan güllelere doğru koştuk, aydınlık olsa da size bir kollarımı ve göğsümü göstersem, ne delik ne deşik şaşar kalırdınız. Bir buçuk sene ya geçti ya geçmedi, biliyorsunuz, son seferberlik çıktı, beni yine çağırdılar. Vakıa, bu sefer, ne aç kaldık, ne perişan olduk, fakat ne kadar olsa harp harptır, efendi. bunu Kafkas hududunda, Moskof Kazakları’nın akınlarına karşı durmuş, Çanakkale’de, aylarca siper içinde kurşun, gülle, bomba sesi dinlemiş kimselere sorun. Ah
- Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.
10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 141 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.