10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 127 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 127
Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Suizan
Bu hikâyeyi bir Fransızdan şu sebeple dinledim ki: Bir gün Paris şehrinde bir iş için çarşıda gezerken hava birdenbire karardı ve bulutlar birbirine hücum eden ordular gibi karıştı. Şimşeklerin çakışı, göğün gürleyişi binlerce top bataryalarının bir yerde sırayla ateş edişlerine kıyas kabul etmeyecek bir hale geldi. Yağmur boşandı.
Nuh Tufanına benzeyen bu ani olay karşısında şaşırıp kaldım ve gökyüzünde aniden beliren ve başlayan bu güçlü savaşın yeryüzüne yağdırdığı tanelerden siper almak için hemen bir mağazaya daldım. Lakin mağazanın bir tarafında bulunan büyük saate bakarak güneşin batışına iki saat kalmış olduğunu görünce ve gideceğim mahalli düşündükçe bayağı telaşlandım.
Çünkü mevsim bahar faslını geçmiş olduğundan Paris ahalisinin ekserisi sayfiyelerine çıkmış oldukları gibi, ben de ailemiz halkıyla Paris’e araba ile bir buçuk saat mesafede bulunan sayfiyemize gitmiş olduğumdan, akşam sayfiyeye geri dönmek bir şekilde ya yağmurun kesilmesine veyahut gayet korunaklı bir araba tedarikine muhtaç idi.
(…)
Zihnimde bu düşüncelerle meşgulken, görünürde ev sahiplerine kesinlikle renk vermeyerek sohbet edip, vakit de gün batımını iki saat kadar geçtikten sonra sofracı gelip bizi yemeğe davet etti. Bunun üzerine cümleten kalkıp sofraya gitti. Gündüzki hava tamamıyla değişmiş, fazlasıyla yumuşamış olduğundan tabiatın şu güzelliğinden faydalanmak için o geceye özel olmak üzere Polin’in isteği üzerine sofra bahçeye nazır genişçe bir balkon üzerine kurulmuştu. Gece ise tam ayın on beşinci gecesi olduğundan, dolunayın gündüzün güneşine bedel ışığıyla gecenin gündüzden hiçbir farkı kalmamış, özellikle dolunayın, uzaktan akmakta olan Sen Nehri’ne yansıyan gümüşi parlaklığı, gün ışığı kadar nazlı olmayıp da âleme görüldüğünde kendisini doya doya seyretmekten men etmesi, gündüze nispetle başkaca bir meziyet kazandırıyordu. Gökyüzünde gördükleri küçük yıldızların sisi perdesini büsbütün kaldırmasıyla gökyüzünü izlerken oyuna katılmak arzusundayken geriden ay nasılsa görüş alanına daha çok sokulmaya besbelli evvelce yol bulmuş olduğundan diğerleri uzak kalmış ve bundan bayağı canları sıkılarak arada bir gözlerini yumup kırpıştırdıklarına bakılırsa adeta ağlamak derecesine gelmiş oldukları anlaşılmaktaysa da dolunay, izleyenlerin gönlü olsun diye bunların da uzaktan uzağa seyir eğlencesine katılmalarına razı olmuştu. Fakat ne çare? Bu manzarada Ay yine yalnız kalmayıp öncelikle tabiatı kendi tarafına çekerek bahçelik ve ağaçlık alandaki, cins ve miktarı kimsenin aklının alamayacağı kadar çok olan kuşların da tabiata katılarak ahenkle ötmeye başlamalarıyla -yıldızların da hatırı kalmasın ama izleyenler, dikkatlerini yalnız Ay’a vermişlerdi.
Ahmet Mithat Efendi
- Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.
10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 127 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.