10. Sınıf Meb Yayınları Felsefe Ders Kitabı Sayfa 70 Cevabı
2018 – 2019 Eğitim Öğretim yılıyla birlikte pek çok ders ve çalışma kitabı değişti. Değişen kitaplardan biri de “10. Sınıf Meb Yayınları Felsefe Ders Kitabı Cevapları” oldu. Kitabı incelediğimizde ise Arife AYAZ ŞAHİN, Haydar Sinan KOLUAÇIK, Mehmet UYANIK, Sarper Serkan AVCI tarafından 168 sayfa olarak kaleme alındığını görüyoruz. Kitapta görseller ön plana çıkarılmış ve görsel tasarım ise Volkan NUR tarafından yapılmış.
“10. Sınıf Meb Yayınları Felsefe Ders Kitabı Sayfa 70 Cevabı” ise önce sorular yazıldı daha sonra kitabın üzerinde çözülerek gösterildi. Önce sorular hemen ardından ise cevaplar mevcuttur.
SORULAR
10. Sınıf Meb Yayınları Felsefe Ders Kitabı Sayfa 70 Cevabı
1. Bir şeye var demenin koşulları neler olabilir?
Cevap: Ontoloji, felsefenin varlık ile ilgilenen en temel alanı. Varlık sorularının ise en büyük ve en tartışmalı kısmı kuşkusuz ‘’Varlık var mıdır?’’ kısmıdır. Yüzyıllarca yaşaya idealistler, materyalistler, düalistler ve daha niceleri, varlık var mıdır sorusuna birbirinden oldukça farklı cevaplar verdiler. Varlık var mıdır sorusunun bir devamı ise eğer varsa bunu nasıl algılayabiliriz sorusu olduğundan dolayı, asında varlık var mıdır, kolayca cevaplanabilecek bir soru değildir. Devamında bir evrensel ya da yersel sistem kurulmasını gerektirir. Peki, bir şeye var demenin koşulları neler olabilir? Bu konu hakkında farklı felsefe akımlarının farklı görüşleri var. Bu görüşler birbiri ile zıt pek çok önerme dile getiriyor.
- Bir şeye var diyebilmemiz için o şeyi 5 duyu organından biri ya da birkaçı ile algılayabilmemiz yeterlidir. Bu o şeyin kesinlikle var olduğunu, ve var olduğunu bize gösterdiğini anlatır.
- Bir şeyin var olduğuna inanabilmemiz için duyu organlarına güvenmek oldukça yanlıştır. Çünkü duyu oranları illüzyona uğratılabilir ya da manipüle edilebilir. Bundan dolayı varlığın zihinsel grafiğini çizerek onu zihinsel önermelerle doğrulamaya çalışmak gerekiyor. Örneğin ‘’şu varsa şu an şu da olmalı’’ gibi ilişkiler kurmak, varlığı nedensellik ilişkisi içinde doğrulamak anlamına gelir.
- Varlığa var demenin herhangi bir koşulu yoktur. Asla bir varlığın gerçekten var olup olmadığından emin olamayız. Emin olabileceğimiz tek şey, hiçbir şeyden emin olamayışımızdır.
2. Bilgi,insan için neden önemlidir?
- Cevap: Doğru bilgi, insanın doğruyu öğrenmesinde yardımcı olur. İnsanın doğruyu öğrenmesi hayatını devam ettirmesini kolaylaştırır. İnsan bilgi sayesinde hayatta kalmaktadır. Doğru bilgiye ulaşmak için geçmişten günümüze birçok mücadele verilmiştir. Bunda çıkar savaşları, toprak savaşları da yer almaktadır. Bilgi, uğrunda savaşılan bir değer, olgu haline gelmiştir.Bilgi çağında yaşadığımız şu günlerde doğru bilgiye ulaşmak, bilgi kirliliği ve insanların dejenere olması sebebiyle çok zorlaşmıştır. Bu nedenle doğru bilginin değeri altın seviyesine çıkmıştır. Doğru bilgiye ulaşmak ve o bilgi ışığında hareket etmek insanların bütün hayatını olumlu bir şekilde değiştirebildiği için doğru bilgi insanlar için çok önemlidir.
3. Bilimsel çalışmaların amacı neler olabilir?
- Cevap: “Bilimsel faaliyetin amacı incelenen konudaki olguları tanımlamak, olgular arasında nedensellik ilişkisi kurmak ve bunları genelleştirip kuramlar içinde toplayarak kanunlara ulaşmaktır. ”
4. Ahlaklı olarak nitelendirilen insanın özellikleri neler olabilir?
- Cevap: Dürüst, Alçakgönüllü, Karşısındakini dinlemeyi bilen, Haksızlıklar karşısında uygun bir şekilde hakkını arayan, Yardımsever, Misafirperver, Yalan söylemez, kimseyi aldatmaz.
5. İnsanlar dine neden ihtiyaç duyar?
- Cevap: İnsan içinde bulunduğu evreni, yaşadığı hayatı, olayları ve hepsinden önemlisi bizzat kendisini anlamlandırmak ister. Bu anlamlandırma çabasında her insan zihinsel kapasitesi ölçüsünde kendisine ve kâinata dair sorular sorar.”Ben kimim, nereden geldim ve nereye gidiyorum, hayatın anlamı ve amacı nedir?” gibi asli sorular daima insan zihnini meşgul etmiştir. Bu sorulara dinin öğreti ve açıklamalarına başvurmadan doyurucu cevaplar vermek mümkün değildir. İç dünyamızda tartışmasız yer alan sonsuzluk ve mükemmellik isteği de bu anlam arayışına eklendiğinde kendi sınırlı varlığımız ve aklımız bu çabada yetersiz kalır. İşte din, hayatımızın bütün istikametini belirleyen bu anlam arayışında en etkili faktör olarak bize yön verir. Çünkü insanoğlunun kendi zihinsel kapasitesiyle ürettiği bilim, varlık âlemini açıklarken “nasıl” sorusunun cevabını bulmayı hedefler. Din ise “niçin” sorusunun cevabını verir.
6. Siyasetin toplumsal hayata etkileri nelerdir?
- Cevap: Siyaset, bizim dışımızda olan istediğimizide hayatımıza katıp istediğimizde katmayacağımız bir şey değildir. Her ne kadar bize öyle gelse de aslında siyaset, hayatımızın her alanında yer alan bizim ilgimizlede, ilgisizliğimizlede veya başkalarının ilgisi ve uğraşıyla etkilenen ve şekillenen ortak toplum yaşantısının adıdır diyebiliriz. Bu yüzden siyasetten bağımsız bir hayat sahip olmak diye bişey yoktur.Siyaset bilmek ise asla sonu – izm le biten çeşitili ideolojilerle ilgili 100 lerce kitap okumak ve karmaşık entellektüel laflar etmek değildir. Siyaset bilmek hayatın içinde olan herşeyle , kişinin kendi hayatını etkileyecek olan herşeyle ilgilenmesi onu şekillendirmeye çalışmasıdır. Bu bir hayvan veya eşya hakkındada bile olabilir. Bu yüzden hayatımızı etkileyecek herşeyekarşı ilgisizliğimizde siyasettir aslında ilgilili olmamızda siyasettir. İlgilenirsek herkesle birlikte yaparız ilgilenmezsek birileri bizim adımıza yapar ve bizde bunu alır yaşar sonuca katlanırız. Mühim noktada bu birilerin hayatınıza karışması ki bizi siyasete mecbur ve soumlu kılanda budur. Şu bir gerçek ki aslında kabul etsekte etmesekte hayatımızın hangi koşullarda ve hangi standartlarda geçeceğini siyaset belirler.
7. Sanat, toplumu yansıtabilir mi?
- Cevap: Sanatı toplumla tüm bir özdeşlikten çıkaracak herhangi bir neden yoktur. Gerçekte sanat toplumun bir parçasıdır. Çünkü çevresiz hiçbir şeyin olmayacağını bilmemiz gerekir. Sanat sadece insan ilişkilerinin dayandığı iletişimleri olanaklı kılmaya yardım etmekle kalmaz; üstelik bu ilişkilerin niteliğinin bir parçasıdır da aynı zamanda halk türküleri arasında en güçlü olanlar insanın yaşam boyu geçtiği dönemleri dile getirenlerdi. Shakespeare’in “İnsanın Yedi Çağı” gibi, geleneksel baskılardaki yaşam aşamaları gibi, bunlar da geniş ölçüde sanat ve toplumun semantik bütünü olan iyi uyarlanmış belli kalıplar görünümündedirler.