Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
10. Sınıf Kur’an-ı Kerim Meb Yayınları

10. Sınıf Kur’an-ı Kerim Meb Yayınları Ders Kitabı Cevapları Sayfa 101

10. Sınıf Kur’an-ı Kerim Ders Kitabı Sayfa 101 Cevapları Meb Yayınları’na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

10. Sınıf Kur’an-ı Kerim Meb Yayınları Ders Kitabı Cevapları Sayfa 101

1. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nden, En’âm, A’râf, Enfâl, Tevbe, Lokman ve Fâtır sureleri ile ilgili maddeleri okuyunuz ve öğrendiklerinizi sınıfınızda paylaşınız.

  • Cevap:

EN’ÂM SURESİ

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Hamdolsun, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a. (Öyle iken) yine de küfre sapanlar (başkalarını) Rablerine denk tutuyorlar.[2]

2. O, sizi (önce) çamurdan yaratan, sonra (da) bir ecel tayin edendir. O’nun katında bir de ecel-i müsemmâ (kıyametle ilgili ecel) vardır. (Bu hakikatten) sonra, siz hâlâ (dirilmekten) şüphe ediyorsunuz ha!

3. Göklerde de yerde de hakiki İlâh (ve mâbûd) sadece Allah’tır. (O) gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir. (Hayır ve şerden) kazandıklarınızı da bilir.

4. (Böyle iken) onlara, Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmeye görsün, mutlaka ondan yüz çevirirlerdi.

5. İşte onlar, kendilerine hak (Kur’an ve Muhammed) gelince onu yalan saydılar. Fakat kendisiyle alay ettikleri şeyin (acı) haberleri yakında onlara gelecektir.

6. Bizim, kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkân (ve yer)leri onlara verdik ve (ihtiyaç anında) üzerlerine semadan bol bol yağmur gönderdik, (evlerinin) alt tarafından akan ırmaklar yaptık. Fakat (âsî oldular da) günahları yüzünden biz de onları (azapla) helak ettik ve onların peşlerinden başka bir nesil meydana getirdik. [bk. 8/25, 54; 29/40; 51/59]

7. (Ey Resûlüm!) Sana kağıtta (yazılı) bir kitap gönderseydik de ona elleriyle dokunsalardı, yine inkâr edenler: “Şüphesiz bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir.” diyeceklerdi.

8. Ona: “(Bizim de görebileceğimiz) bir melek indirilseydi ya!” dediler. Eğer bir melek indirseydik, elbette (yine iman etmezler, fakat helak olmaları hususunda) iş bitmiş olur, artık onlara hiç göz açtırılmazdı.

9. Eğer onu (Hz. Muhammed’i) bir melek yapsaydık, elbet onu da yine bir adam (şeklinde) yapar (gösterir)dik ve onları düştükleri şüpheye yine düşürürdük. [bk. 17/95; 23/24]

10. (Ey Resûlüm!) Hiç kuşkusuz, senden önceki peygamberlerle de alay edildi. (Fakat) onlarla alay edenleri, alay ettikleri şeyler kuşat(ıp mahvet)ti.

A’RÂF SURESİ 

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Elif, Lâm, Mîm, Sâd.

2. (Resûlüm! Bu,) kendisiyle (insanları) uyarman ve inananların da düşünüp öğüt alması (ve irşadlarına vesile olması) için sana indirilen bir kitaptır. Bundan dolayı yüreğinde bir sıkıntı/bir şüphe olmasın.

3. (Ey insanlar!) Rabbinizden size indirilen (Kur’ân-ı Kerîm’)e uyun, onun dışında/onsuz birtakım velîlere/‘önder ve dostlara’ uyup peşlerinden gitmeyin.[1] Ne az öğüt alıyorsunuz!

4. Nice isyankâr memleket (halkı) var ki biz onları helak ettik. Öyle ki azabımız onlara (Lût kavmine) geceleyin veya (Şuayb kavmine) gündüz uykusunda iken geliverdi. [krş. 7/97-99; 16/45]

5. Azabımız onlara geldiğinde, onların yakınmaları (itirafları): “Biz gerçekten (Allah’ın hududunu aşan) zalimlerdendik.” demelerinden başka bir şey olmadı.

6. Kendilerine (peygamber) gönderilenlere, (sapmalarının sebebini) mutlaka soracağız ve gönderilen (peygamber)lere de (kendilerine uyup uymayandan ve tebliğ vazifesinden) elbette soracağız.

7. Ve onlara (dünyada yaptıkları) her şeyi, kesin bilgi(miz) ile mutlaka anlatacağız. Biz, hiçbir zaman onlardan uzak (ve habersiz) değildik.

8. O gün (kıyamette, herkesin dünyada yapıp ettiğini) tartmak haktır (gerçektir). Kimlerin tartıları (sevapça) ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

9. Kimlerin de terazileri(nin sevap tarafı) hafif gelirse, işte onlar (inkâr ederek veya değer vermeyerek) âyetlerimize haksızlık ettiklerinden dolayı, kendilerine yazık eden kimselerdir.

10. Andolsun ki sizi yeryüzüne yerleştirdik ve size orada (birçok) geçim vasıtaları meydana getirdik. Öyleyken pek az şükretmektesiniz.

ENFAL SURESİ

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. (Ey Resûlüm!) Sana harp ganimetleri hakkında sorarlar. De ki: “Ganimetler, Allah ve Resûl(ü’n)e aittir.[2] O halde, eğer (gerçekten) inanıyorsanız Allah’ın emrine aykırı davranmaktan sakının, aranızı düzeltin, Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin.”

2. (Gerçek anlamda) inananlar, ancak o kimselerdir ki Allah’ın adı anıldığı zaman yürekleri titrer, O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman, (bu) onların iman (nur)larını artırır (kuvvetlendirir).[3] Ve (her işlerinde) ancak Rablerine güvenirler. [bk. 9/124]

3. Onlar namazlarını dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (Allah yolunda) harcarlar. [bk. 2/3]

4. İşte bunlar gerçek mü’minlerdir. Rableri katında onlara hem dereceler, hem bağışlanma, hem de tükenmez/bol rızık vardır.

5. (Ganimetlerin taksiminden bazılarının hoşlanmayışı,) Rabbinin seni hak uğrunda (Bedir’de savaşmak için) evinden çıkardığı (zamanki) hâle benzer. (O zaman da) mü’minlerden bir kısmı (savaşa çıkmaktan) hoşlanmıyorlardı.

6. Hak (yolunda savaş gerçeği) apaçık ortaya çıktıktan sonra sanki onlar göz göre göre ölüme sevkediliyorlarmış gibi seninle (bu hususta) tartışıyorlardı.

7. Allah size iki tâifeden (Kureyş’in ya Şam’dan gelen ticaret kervanı veya silahlı birliklerinden) birinin muhakkak sizin olduğunu vaadettiği zaman, (siz) silahlı olmayanın kendinizin olmasını istiyordunuz. Allah da sözleriyle (bunun aksine), hakkı açığa vurmak ve kâfirlerin arkasını kesmek (için silahlı büyük kısımla savaşmanızı) istiyordu.[4]

8. (Bu,) o (müşrik olan) günahkârlar hoşlanmasa da hak (olan İslâm’)ı gerçekleştirmek ve batıl (olan küfrü ve şirk)i ortadan kaldırmak içindi.

(Resûlullah (sas.) ve ashâbından 312 kişi Bedir’e üç günlük mesafeden geldikleri zaman, müslümanları ortadan kaldırmayı planlayan müşrikler de, 950 kişilik teçhizatlı bir ordu ile Mekke’den çıkıp,on günlük mesafeden oraya gelmişlerdi. Bu savaş İslâm tarihinde iman ve küfrün ilk savaşıdır.)[5]

9. Hani siz (Bedir’de) Rabbinizden yardım istiyordunuz, O da: “Hiç şüpheniz olmasın ki ben size, birbiri ardınca gelen bin(lerce) melekle yardımcıyım.” diye duanızı kabul buyurmuştu.

(Resûlullah (sas.), gözyaşlarının dualarına karıştığı bir esnada: “Yâ Rabbi! Bir avuç müslüman ve bir avuç tevhid ordusu düşmana yenilir mahvolursa, yeryüzünde sana ibadet edecek ve senin emirlerini tebliğ edecek kimse kalmaz.” diyordu. Duasını bitirdikten sonra gölgelikten yüzü gülerek ve 54/45. âyetini okuyarak çıktı.)[6]

10. Allah bunu ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla güvene kavuşsun diye yapmıştı. Yardım/zafer ancak Allah katındandır. Şüphesiz ki Allah mutlak galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.

TEVBE SURESİ 

1. (Bu,) Allah ve Resûlü’nden antlaşma yaptığınız müşriklere ültimatomdur/son bir ihtardır.

2. (Ey müşrikler!) Yeryüzünde dört ay daha (rahatça) dolaşın. Ama bilin ki siz, Allah’ı aciz bırakamazsınız ve Allah mutlaka kâfirleri rezil (ve perişan) edecektir.

3. Ve (bu) hacc-ı ekber (büyük hac) gününde Allah’tan ve Resûlü’nden insanlara (şöyle) bir ilandır ki Allah ve Resûlü, artık (Allah’a rağmen başkasını yüceltip ona bağlanmakla) müşrik olanlardan uzaktır (onlarla arada bir bağ kalmamıştır). Eğer (küfürden ve hainlikten) tevbe ederseniz, o sizin için hayırlıdır. Eğer (yine) yüz çevirirseniz, şüphesiz bilin ki siz, Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz. (O’nun size mühleti, tevbe ederseniz diye lütfundandır. Resûlüm!) İnkâr edenlere çok acıklı bir azabı müjdele!

4. Ancak antlaşma yaptığınız müşriklerden, size karşı (bu sözleşmeden) hiçbir şeyi eksik yapmayan ve aleyhinize hiç kimseye arka çıkmayanlar (bu hükümden) hariçtir, onlara müddetleri (bitinceye) kadar antlaşmalarını tamamlayın (iptal etmeyin). Çünkü Allah, (ahdi bozmaktan) sakınanları sever.

5. (Mühlet verilen) haram aylar[2] çıkınca, o müşrikleri (ancak antlaşmaya ihanet etmeleri, size ve dininize saldırıda bulunmalarından dolayı bir kısmını) bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın (bir kısmını esir edin), (bir kısmını) hapsedin ve her gözetleme (ve geçit) yerinde otur(up onları bekley)in. Eğer (şirkten) tevbe ederler, namazı dosdoğru/gereğine uygun kılarlar ve zekâtı verirler (yani bunları kabul ederler)[3] ise onlara yol verin (serbest bırakın). Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. [bk. 2/190-191; 4/90-91; 9/12; 47/4; 60/8; krş. 9/11]

6. Eğer (bu) müşriklerden biri senden eman isterse, onu himaye et. Tâ ki bu sayede Allah’ın kelâmını işitip dinlesin (ve düşünsün). Sonra (eğer müslüman olmazsa) onu emniyette olacağı yere ulaştır. Çünkü onlar (hakikati) bilmeyen bir topluluktur.

7. O (sözünden dönen) müşriklerin, Allah katında ve Resûlü yanında nasıl (geçerli) bir antlaşmaları olabilir?! Ancak, Mescid-i Haram yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınız hariçtir. Onlar size (karşı ahitlerinde) dürüst davrandıkça, siz de onlara dürüst davranın. Allah muttakîleri (emirlerine uyan ve hainlikten sakınanları) sever.

8. Nasıl (bir ahitleri) olabilir ki eğer onlar size galip gelirlerse, sizin hakkınızda ne bir yemin (ve hısımlık) ne de bir antlaşma (ve sorumluluk) gözetirler. Ağızlarıyla sizi hoşnut ederler, halbuki kalpleri buna yanaşmaz. Onların çoğu fâsık (âsî, yoldan çıkmış) kimselerdir (İslâm’a ve müslümanlara karşı hep hile düşünürler ve plan hazırlarlar).

9. Onlar, Allah’ın âyetlerini az/değersiz bir bedel (olan bir dünya menfaati) karşılığında sattılar, (halkı) O’nun yolundan alıkoydular. Gerçekten, onların yaptıkları şeyler ne kötüdür!

10. Onlar, bir mü’min hakkında ne bir yemin (ve hısımlık) ne de bir antlaşma (ve sorumluluk) gözetirler. İşte onlar saldırganların ta kendileridir.

LOKMAN SURESİ 

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Elif, Lâm, Mîm.

2. Bunlar, hikmetli Kitab’ın âyetleridir.

3. (Bu âyetler) güzel davrananlara doğru yol gösterici ve rahmet olarak (indirilmiştir).

4. O (iyi davranışta buluna)nlar namazı dosdoğru/gereğine uygun kılarlar, zekâtı (tastamam) verirler ve onlar âhirete de kesin inanırlar.

5. İşte onlar, Rablerinden (yana) bir doğru yol üzerindedirler. İşte onlar, kurtuluşa/maksûda erenlerin ta kendileridir.

6. Kimi insanlar da vardır ki (din hakkında) bir bilgisi olmaksızın, (insanları) Allah yolundan saptırmak ve onu (o yolu), eğlence edinmek için laf eğlencesi sözleri[1] satın alır (ve okur veya dinleyip seyreder). İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.[2]

7. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, sanki (o) kulaklarında bir ağırlık varmış da onu hiç işitmemiş gibi büyüklük taslayıp sırt çevirir. (Resûlüm!) Ona çok acıklı bir azabı müjdele![3] [bk. 21/2]

8. Doğrusu, iman edip de güzel işler yapanlar var ya, onlar için na’îm (bol bol nimet) cennetleri vardır.

9. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşir. O mutlak galiptir, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir.

10. (Allah,) o gördüğünüz gökleri direksiz yarattı. Sizi (yer) sarsmasın diye yere köklü ve yüksek dağlar bıraktı ve orada her çeşit canlıyı yaydı. İşte biz, gökten yağmur indirip orada her güzel çiftten (bitkiler) bitirdik.

FÂTIR SURESİ 

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Gökleri ve yeri yoktan yaratan; melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a hamdolsun. (O) yaratmada, dilediğini (dilediği miktarda) artırır. (Herkesi ayrı bir kalıp, şekil, güzellik ve özellikte yaratır.) Hiç şüphesiz Allah, her şeye kâdirdir.

2. Allah insanlara rahmetinden her neyi açar (gönderir)se, onu tutup önleyecek yoktur. Her neyi de tutup kısarsa ondan sonra onu salıverecek de yoktur. O, mutlak galip, hüküm ve hikmet sahibidir.

3. Ey insanlar! Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Size gökten ve yerden rızık veren Allah’tan başka bir yaratıcı var mı? O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O halde nasıl (olup da imandan) çevriliyor (başka varlıklara tapıyor)sunuz?

4. (Resûlüm!) Eğer seni yalanlıyorlarsa (buna üzülme), bilesin ki senden önceki peygamberler de yalanlandı. (Sonunda, bütün) işler ancak Allah’a döndürülür.

5. Ey insanlar! Allah’ın verdiği söz (vaadi) gerçektir. O halde dünya hayatı sizi aldatmasın (ibadet ve taatten alıkoymasın). Çok aldatıcı (şeytan), sizi Allah’(ın affına güvendirmek)le aldatmasın. [krş. 31/33; 57/14; 82/6]

6. Şüphesiz şeytan size (apaçık) bir düşmandır. Siz de onu düşman sayın. O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateş ehlinden olmaları için çağırır.

7. İnkâr edenler için (gerçekten) pek şiddetli bir azap vardır. İman edip sâlih (sevaplı) amel işleyenlere gelince, onlar için de mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir mükâfat vardır.

8. Hiç kötü işi kendisine süslü gösterilip de onu hoş gören kimse (iyi/sevaplı iş yapan, kötülüğü sevmeyen kimseye benzer) mi? Allah dilediğini (amelinin gereği olarak) sapıklık içinde bırakır, dilediğini de doğru yola iletir. O halde, onlar(ın sapıklığın)a karşı üzülüp de kendini mahvetme! Çünkü Allah, onların yaptıkları şeyleri hakkıyla bilendir. [krş. 47/14]

9. Rüzgarları gönderen Allah’tır. (Onlar, yağmur yüklü) bir bulutu kaldırıp yürütür. Derken biz onu, (toprağı) ölü bir bölgeye sevk ederiz. Onunla yeri ölümünden sonra (bitkiyle) canlandırırız. İşte (öldükten sonra) dirilip kalkma da (tıpkı) böyledir.

10. Kim şan ve şeref istiyorsa, (Allah’tan istesin ve bilsin ki) bütün yücelik Allah’ındır. O’na ancak (tevhidi bildiren) güzel kelimeler yükselir; sâlih amel de onu yükseltir.[1] Kötülükleri planlayıp kuranlara gelince: Onlar için şiddetli bir azap vardır. Onların tuzağı (ve planı) mahvolacak (boşa çıkacak)tır. [krş. 4/139 ve açıklaması; 10/65; 63/8]

2. En’âm, A’râf, Enfâl, Tevbe, Lokman ve Fâtır surelerinin meallerini ilgili sureleri yüzünden okumaya başlamadan önce Türkçe bir mealden okuyunuz.

  • Cevap: Bu etkinliği kendiniz yapmalısınız.

3. “En’âm, A’râf, Enfâl, Tevbe, Lokman ve Fâtır surelerinde ele alınan ana konuları bu sureleri okumaya geçmeden önce araştırarak arkadaşlarınızla paylaşınız.

  • Cevap: Bu etkinliği sınıfta yapmalısınız.

4. Lokman suresinde yer alan öğütlerle ilgili bir sunum hazırlayınız.

  • Cevap:

İslâm tarihinde Hazreti Lokman’ın hikmetli sözleri, vecizeleri, öğütleri ve tavsiyeleri meşhurdur.

Hafs bin Ömer’in rivayetine göre, Hz. Lokman yanına bir torba hardal tanesi koyarak oğluna öğüt vermeye başlar. Her öğüt verdikçe torbadan bir hardal çıkarır. Sonunda torbadaki hardal tükenir ve oğluna da şöyle der:

“Ey oğul, sana o kadar öğüt verdim ki, şayet bu öğütler bir dağa verilseydi, dağ yarılırdı.”

Hz. Lokman’ın Saran ismindeki bu oğlu babasının verdiği bütün öğütlere uymuştu.

Lokman Aleyhisselâmın hikmetli sözlerinin asıl kaynağı Kur’ân-ı Kerimdir.

O halde Kur’ân-ı Kerim’de yer alan bu öğütler tefsirlerde de genişçe bulunur. Cenab-ı Hak, Hazreti Lokman’ın dilinden bu sözleri şu âyetlerle (meâlen) beyan buyurur:

12. ibni Kesîr Tercümesi, 12:6409.

Allah’a ortak koşma

“Hani Lokman oğluna öğüt verirken demişti ki, ‘Oğlum (ey oğul!) Allah’a ortak koşma. Muhakkak ki şirk pek büyük bir zulümdür.

Allah her yaptığını ortaya çıkarır

“Oğlum, eğer yaptığın iş hardal tanesi kadar bile olsa ve bir taş içine girse, Allah onu ortaya çıkarır. Muhakkak ki, Allah en gizli işleri bütün inceliğiyle bilir, O her şeyden hakkıyla haberdardır.

Namazını dos doğru kıl

“Oğlum, namazını dos doğru kıl. İyiliği tavsiye et, kötülükten sakındır. Başına gelene sabret. Şüphesiz ki bunlar uğrunda azim ve sebat edilmeye değer işlerdendir.

Kasılarak yürüme, yavaş konuş

“Gururlanıp insanlardan yüzünü çevirme. Yeryüzünde kasılarak yürüme. Çünkü Allah büyüklük taslayan ve övünenleri sevmez.

“Yürüyüşünde mutedil ol. Sesini alçalt. Seslerin en çirkini, şüphesiz ki, eşeklerin sesidir.”13

13. Lokman Sûresi, 13-20.

10. Sınıf Meb Yayınları Kur’an-ı Kerim Ders Kitabı Sayfa 101 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

☺️ BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry